Hikayeye Devam Et Ödülü Kazan!
Savaş kimin haklı olduğuna değil, kimin güçsüz olduğuna karar verir.
Bertrand Russell
Sene 2150... 100 senedir kimse dışarı çıkmadı. Güneş ışığının görülmediği tam bir asır...
Her şey, 2050 yılının sonbaharında meydana geldi. Savaşın sessiz ama hırçın rüzgarı tüm sokakları kolaçan etmeye başlamıştı bile. Ülkelerde yaşanan iç krizler ve baskı insanları her geçen gün daha da karamsar hale getiriyor ve onları isyana sürüklüyordu. Çünkü artık savaşlar eskisi gibi değildi. Binlerce değil milyarlarca insanın ölümüne yol açabilecek kitle imha silahları sürekli gündemdeydi. Bu durumdan rahatsız olan savaş karşıtı zenginlerin oluşturduğu bir zümre, dünyanın genelinde süren iç karışıklıklar ve dış politikada meydana gelen savaş tutumları nedeniyle her bölgede sığınaklar inşa etmeye başladı. Kendilerine Seçilmişler ismiyle hitap eden bu zümre, tüm krizlerin ortasında 1 yıl gibi kısa bir sürede tam 40 tane sığınak inşa etmeyi başardı. Sığınakların içinde yüzlerce yıl yetebilecek yiyecek stoğu ve su mekanizmaları bulunuyordu. Seçilmişler, sığınakları sadece bir kurtuluş yeri olarak değil aynı zamanda Yeni Dünya’nın merkezleri haline getirebilmek için gerekli her detayı önceden planlamış ve 1 yıl içinde her şeyi hazır hale getirmişlerdi.
Kasım ayının ortasında Seçilmişler sığınaklara taşınmaya başladı. Bu sırada ülkeler arasında yaşanan tartışmalar ve savaş tehditleri bir hayli artmıştı. İlk atak Amerika’dan geldi, sadece 1 dakika içinde Rusya’nın yarısından fazlası yok oldu. Rusya’nın ittifakı olan Çin ise Amerika’yı vurmaya başladı. Eskisi gibi, toplar ya da tüfekler yoktu. Her şey birkaç bombaya bakıyordu. 2 saat süren Büyük Dünya Savaşı sonucunda Dünya yaşanılamaz bir hale geldi. Radyasyonun etkileri çoktan her yeri sarmıştı. Milyarlarca insan sadece 2 saatte hayatını kaybetti. En şanslı olanlar ise Seçilmişler oldu. Onlar için artık yaşanabilir bir Dünya yoktu. Onların Yeni Dünya’sı yerin kilometrelerce altında kurulmuştu.
İnsanlar, sığınaklarda 100 senede rüzgarın, güneşin, toprağın ve doğanın varlığını unutmuşlardı bile. Buna Sığınak 10’da yaşayan Seçilmişler de dahil. Ta ki 2150 yılında yaşanan sıkıntıya kadar… Sığınak 10’un su mekanizmasını yöneten çip bozulmuştu ve yenisi bulunmazsa 150 gün içerisinde herkes ölecekti. Su çipi olarak bilinen, bir cebe sığabilecek büyüklükte olan mikrodenetleyicinin görevi, su dağıtım sistemini ayarlamaktı. Yeryüzünde yağan yağmurları biriktirip onları arıttıktan sonra depolayan ve ana depodan diğer küçük depolara dağıtım yapan bir sisteme sahip olan çipin bozulması su arıtma sistemini ve ana depoyu kullanılmaz hale getirerek sadece küçük depoları kullandırmaktadır. Küçük depolarda biriken su ise Sığınak 10 için sadece 150 gün yetebilecek düzeydedir. Sığınak 10’un başkanı olan 101 yaşındaki Rafael Adams’ın sadece bir seçeneği vardı o da Sığınak 10’a en yakın olan Sığınak 15’te varsa yeni bir çip almaktı. Bunun için bir kişinin seçilmesi gerekiyordu. Yapılan toplantı sırasında neredeyse tüm gözler Bryan’ı aradı. Yaşanan her türlü teknik sıkıntıda ilk çağrılan isim olan Bryan, bu iş için biçilmiş kaftandı. 32 yaşında 1.90 boyunda iri yapılı ve oldukça becerikli biri olan Bryan, sığınakta yaşadığı 32 yıllık süre içinde kendini pek çok alanda geliştirmişti. Bu yüzden bu görevi yapabilecek tek kişi oydu. O ise her zamanki gibi sığınağın sorunları ile uğraşmaya devam ediyordu. Rafael Adams, Bryan’ı çağırdı ve alınan kararın bu olduğunu belirtti. Odasına hazırlanmaya gittiğinde, heyecandan eli ayağına dolaşan Bryan, çantasını hazırlamakta zorlanıyordu. Birkaç saat sonra toplantı odasına döndüğünde masanın üzerinde çeşitli eşyalar bulunuyordu. 2050 yılından kalma bir pompalı tüfek, 357 Magnum ve 24 adet mermisi, Sığınak 10 ve Sığınak 15’in bulunduğu bölgelerin haritaları ve bir adet pusula…
Toprağa ilk adımını attığında, yeryüzü hakkında kulaktan dolma bilgiler dışında neredeyse hiçbir şey bilmiyordu. Yeryüzünde kurulan yeni düzen, isyancılar, fakir halk ve yaşam biçimleri… Bryan’ın tek yapması gereken Sığınak 15’e ulaşıp yedek çip almaktı. Fakat içinde onu kemiren bir şey vardı. Hiçbir zaman aklından çıkmayan, ruhunun derinliklerinde sürekli sayıklanan bir isim; Sığınak 10’dan kaçan çocukluk arkadaşı, Rachel…
Proje Kuralları
• Hikayeyi devam ettirirken ana konudan dışarı çıkmayınız.
• Kendi hikayenizi yorum olarak bu yazının altına yazınız.
• Minimum 100 Maksimum 250 kelime olacak şekilde hikayenizi yazınız.
• Yorumlarda başka bir kişinin yazdığı hikayeyi devam ettirmek istiyorsanız yorumunuzun başına ”X kişisinin hikayesine devam ediyorum.” yazınız.
• Ekibimiz tarafından seçilen ilk 3 yazı 10$, 7$ ve 3$ oy ile , katılan katılımcıların tamamı ise 1$ ile ödüllendirilecektir.
• Discord kanalımıza katılmış olmanız gerekmektedir. ( Discord katılım https://discord.gg/nX8SxYn )
• Yorumunuzun altına discord ID’nizi eklemelisiniz.
Son katılım 27.06.2018 Saat 01.00'dır.
Dışarı çıktığında aldığı koku çok ilginç gelmişti. Yeni yağmur yağmıştı ve tüm o yıkıntıların içerisinde içine çektiği hava 32 yıl boyunca neleri kaçırdığını aniden yüzüne vurdu. Etrafta kimse görünmüyordu. Haritayı açıp yürümeye koyuldu. Birden aklına yanına aldığı eski silahların çalışıp çalışmadığını kontrol etmek geldi. Sığınakta silah kullanmak yasaktı ve çok tehlikeli olabilirdi. Etrafta kimseyi görmeyen Bryan; videolarda izlediği gibi tabancayı bir yere doğrulttu ve ateş etti. Tabancanın geri tepmesi ile bileğini incitmişti. Zaten doğrudan güneş ışığı alamadıkları için eski insanlara göre daha narin bir yapıları vardı. Kendini aptal hissetti ve tekrar ateş etmemek üzere yola koyuldu. Zaten tahminlerine göre kimseyle karşılaşmaması gerekiyordu.
Bu sırada küçük Matt koşarak isimsizlerin lideri Rensuri'nin yanına geldi. İsimsizler savaştan sağ kurtulan ve hayatta kalmaya çalışan bir gruptu. Savaştan kalan izler çocuklarında bile mutasyonlara sebep oluyordu. Dışarıda yaşadıkları da seçilmişlerden nefret etmelerini sağladı. Rensuri;
Rensuri duyduklarına pek inanamamıştı. Yıllardır sığınaklardan birine nasıl girebileceğiyle ilgili bir yol bulmaya çalışıyordu. Fakat sığınakların yerini tespit etmek henüz mümkün olmamıştı. Dışarıdaki her kimse seçilmişlerden biri olabilir miydi?
Rachel ve Alice hızlıca Rensuri'nin yanına geldiler. Görevleri dışarıdaki adamı bulup takip etmekti. Eğer bir sığınağa girecek olursa alıkoymaktı. İkisinde de hiç mutasyon görülmemişti. Bu da onları Rensuri'nin en değerli yağmacıları haline getirmişti. Rachel tabancasını ve bıçağını yanına aldı ve küçük Matt'ten öğrendiği yere doğru yola çıktı..
[doctorbishop#4668]
İzninizle devam etmek istiyorum
aaa lütfen buyurun :)
doctorbishop adlı kullanıcının hikayesinine devam ediyorum
Küçük matt yolu gösteriyordu. Matt'in söylediği yere gelmişlerdi ve buradan pek insan geçmezdi. Geçse bile ayak izleri bu şekilde olan Alice ve Rachel dışında kimse yoktu. Evet birileri geçmişti buralardan matt'e geri gitmesini söylediler fakat geri gitmek istemediğini onunda onlar gibi olmak istediğini söyledi. Alice ve Rachel buna karşı çıktılar fakat Mart'ta atikliginden dolayı Matt'e dersini vermediler. Matt'in hızlı ve çevik oluşu onu gizli bir casus yapıyordu ama normal bir insan vücuduna sahip değildi. Alice ve Rachel, Matt'in gelmesine izin verdiler. Şimdi sıra izleri takip etmekteydi. Matt ne yöne gittiklerini gösterdi ve arkasından gelmelerini istedi. Rachel ve Alice bu olaya sinir olsalar da kabul ettiler. Bryan'a yetişmeleri için hızlı olmaları gerekiyordu. Bryan ise ilerlemeye devam ediyordu. Artık akşam olmuştu her iki tarafta dinlenmek için mola vermek zorunda kaldılar. Ama hiç kimse fazla zaman kaybedemezdi. Şafak sökerken Alice ve Rachel kalktılar ve Matt'in zarar görmemesi için onu arkada bırakmaya karar verdiler. Matt yaklaşık 2 saat sonra uyanmıştı fakat savaşlardan önceki gibi islemiyordu zaman. Aslında Matt ne kadar gerideydi bilemedik. Yavaş yavaş Bryan'a yola çıkıyordu. Matt aradan kısa bir süre geçtikten sonra Alice ve Rachel'a yetişti fakat kendini farkettirmeden Bryan'ın izlerini takip etmeye devam ediyordu. Artık Alice ve Rachel'ın önünde ilerliyordu. Bunu Alice ve Rachel'ın farketmeksizin uzun sürmedi başka izlerin karıştığını anladilar. Ve daha hızlı hareket etmeye başladılar. Belki de çocukluk arkadaşı olduğunu bilmediği bu yabancının başına birşey gelmişti...
Bana değil posta cevap ver bence. Belki gözden kaçar
Öylede cevap verdim :) yorumunuzuda bekliyordum o yüzden :) aslında Matt olucekti ama çok uzatmak istemedim son dakika:)
Ben kafamda daha farklı hayal etmiştim :) rachel öncelikle çok daha sert bir karakter olmalıydı. Çünkü hikaye onu gerektiriyor. Bir de zaman algısını netleştirmemişsin. Ya da ben şu an yarı uykuluyum diye kaçırdım :) eline sağlık :)
zaman algısınıda bir paradoks haline getirmek istedim. En akıllılar her zaman sert olmaz :) Sİzinde ellerinize sağlık hocam
Aslını söylemek gerekirse, takip kısmını çok uzatarak asıl anlatmak istediğine varamamışsın.
bu yorum bana mı :D
Evet.yorumu size yapmıştım. :)
Aslında bir kitap edesaiyla yazmak istedim
tebrik ediyorum, sonuçlar açıklanmadan yazıyı okuyup beğenmiştim buna ayrıca sevindim:)
Ya kelimemsayısı azdı aslında. Hislere mi yönelsem olaya mı bilemedim. Kısaltarak yazdım. Sevilmiş :) teşekkür ediyorum efenim :)
bence hikâyenin devamını getirip post olarak paylaşmalısın, yarım kalmış merak ediyorum🙆♀️
Sen de yaparsan olabilir :) izin alalım :)
aynısını @kagantrky 'a da söyledim:) onun hikâyesini de merak ediyorum ama benimkinin devamını getiremem galiba:)
ilk defa bu tarz bir şey yazmaya çalıştım zirvede bırakmak lazım belki de..🙆♀️
İlk defa yazmaya çalışmışsın. Baya başarılı ama zirve değildir :)
Mutasyon mevzularını seviyorum. Tam istediğim şekilde yakalamışsınız. Güneş görmeyen beyaz ten detayı çok iyi. Seçilmişler, isimsizler, bende size kazananlar diyeceğim:)
Sağ olun hocam. Keyif alınca güzel oluyor :)
Bryan bir yandan zihninin tam ortasına yerleşmiş olan Rachel’i aklından çıkarmak ve görevine odaklanmak için çaba harcarken diğer yandan da ömrü boyunca sadece söylentilerini duyduğu yeryüzünü keşfetmeye çalışıyordu. Toprağa bastığında dikkatini çeken ilk şey yeryüzünde gördüğü insana benzer yaratıkların kendisinden çok farklı göründüğüydü. Muhtemelen savaş sırasında maruz kaldıkları radyasyon insanoğlunun genlerinde kalıcı bir mutasyona sebebiyet vermişti. Dikkatini çeken ikinci şey ise çok çelimsiz olmalarıydı. Etrafta fazlaca insan görünmüyordu. Zorlu koşullarda yaşamını sürdürebilenler bu kadardı herhalde. Bryan haritada kendi yerini saptayıp Sığınak 15’e gidebileceği yolu belirlemeye çalışırken, sadece hikayelerden tanıdığı güneşin yakıcı etkisini derinden hissediyordu. Acaba Seçilmişler sığınaklara taşınmadan önce bu güneşe nasıl katlanabiliyorlardı? Haritada belirtilmiş olan yerlerin birçoğunun artık yeryüzünde olmadığını ve Sığınak 15’e giden yolu bulmanın hiç de kolay olmayacağının farkındaydı ancak sığınaktakilerin hayatı Bryan’ın ellerindeydi ve bu görevi başarmalıydı. Kendisine güvenen ve elinde su çipiyle geri dönmesini bekleyen onlarca insanı hayal kırıklığına uğratma şansı yoktu. Öncelikle sığınaktaki yaşlılardan dinlediği güneş ile yön bulma tekniğini uyguladı. Elindeki haritaya göre Sığınak 15, bulunduğu yerin 50 km kuzey doğusundaydı. Tam ayağa kalkıp yola koyulacaktı ki karşısından 3 tane insansı yaratığın koşarak kendine doğru geldiğini fark etti. Açlıktan gözleri dönmüş bu yaratıklar muhtemelen benimle öğle yemeği ziyafeti çekecek diye düşündü. Gittikçe kendisine yaklaşan yaratıkları izlerken, aniden sığınaktan çıkarken yanına aldığı pompalı tüfeği anımsadı. Sırtından tüfeği çekerek kendisine doğru koşan yaratıklara ateş etmeye başladı. 1. atış, 2. atış ve tam üçüncü atışı yapacağı esnada kendisine iyice yaklaşmış olan yaratıkta bir farklılık sezdi. Bu kahverengi bir çift gözü nerede olsa tanırdı. Rachel…!
Discord ID: househusband#1936
devam ediyorum :)
tebrik ediyorum, yazınız beğendiklerimden biriydi, listede gördüğüme sevindim:)
Teşekkür ederim, ben de sizi tebrik ederim yazınız gerçekten ilgi çekiciydi :)
teşekkür ederim:)
Hikayenin devamını getirmelisin. Aksiyon ve heyecanı hissettiriyorsun. Detaylara yönelmen çok iyi olmuş. Keyif aldım.
Toprağa ilk adımını atan Bryan'ın aklında bulunan tek soru onun görevini unutturabilecek büyüklüktedir. 32 yıldır yaşadığı Sığınak 10'dan ilk defa atımını toprağa atan Bryan, toprağın güzelliği, güneşin parıltısını gördükten sonra çocukluk arkadaşı Rachel'in bulup bulmaması konusunda kararsız kalmıştı. Onlarca yıl birlikte oyun oynayan, vakit geçiren iki samimi çocukluk arkadaşı Rachel'in nereye gittiği hakkında hiçbir farkı yoktu.
Yeryüzünün binlerce kilometre altında bulunan Sığınaklardan ilk defa çıkan Bryan, Rachel'i bulmak istiyordu. Bryan, hem Rafael Adams'ın verdiği görevi yerine getirmek istiyor hem de çocukluk arkadaşı Rachel'i bulmak istiyordu. İkisi arasında kararsız kalan Bryan öncelikle görevini yerine getirmeye karar veriyor. Sığınak 15'i ona verilen pusula ve harita yardımı ile bulan Bryan aynı şekilde su çipini Sığınak 10'a geri götüyor. Bryan'ı etkileyen yeryüzü çocukluk arkadaşını bulmak istediğini Sığınak 10'a belirtiyor. Sığınak 10'dakilerin izin vermeyeceğini bildiğini için kendine göre bir takım yorumlar getiriyor.
Sığınak 10'a su çipini vermeden önce burada yaşamak istemediğini ve sadece çocukluk arkadaşını bulup geri geleceğini belirtiyor. Rafael Adams için daha önemli olan su çipini almak istediğini için Bryan'ı izin veriliyor. Bryan'ı şimdi daha zorlu bir dönem bekliyor. Toprağın kokusu ve güneşin pırıltısı onun cezbetse bile onun aklında sadece arkadaşı var. Bryan arkadaşını bulabilmek için nereden başlayacağı konusunda hiçbir fikir sahibi değil. Nereye gideceği, nasıl gideceği ve onu yaklaşık 20 yılın ardından tekrar görebileceği konusunda endişeleri bulunuyordu. Bryan arkadaşı bulabilmek için kendi kafasında bir yol geliştirdi ve planlarını uygulamaya başladı. Bryan bu sefer kendisini büyük bir Dünya savaşının ortasında buluyor.
Discord Kullanıcı Adı : Cyberyunus#4545
Bryan hayatı boyunca hiçbir zaman gökyüzünü görememiş, rüzgarı hissedememiş ve yağmurda ıslanamamıştı. Aklında görevi başarmaktan çok dış dünyayı ilk defa deneyimlemenin heyecanı vardı. Bu heyecan o kadar fazlaydı ki onu uğurlamaya gelen insanları hemencecik geçiştiriverdi. Sığınak 10'un iletişim kısmı da 100 senedir sornluydu bu yüzden sığınak 15'e biz geliyoruz hazır olun diye haber veremediler. Hazırlandı ve ardından kendini sığınağın daha önce görmediği büyük girişinde buldu. Burası nereden baksan 1 kilometrekare boyutunda havalandırma ve yiyecek gibi bir sürü ihtiyaçların karşılandığı büyükce bir bölümdü. sığınak. Bryan ve birçok seçilmiş daha önce hiç buraya gelmemişti, çünkü burada herşey otonom sistemler tarafından kontrol ediliyordu. Biraz daha ilerleyip robot çiftçileri geçtikten sonra asansöre vardı. Asansöre bindikten sonra farketti ki bu hızlıca yapılan asansör sağlam dayanıklı ve ek güvenlik önlemleriyle dolu bir asasördü, bunu anlayabilecek kadar yeterliliği vardı. Ancak sorun şu ki; bu kadar ek güvenliğe sahiç bir asansör malesef çok yavaş olmak zorundaydı. Yukarı çıkması aşşağı yukarı 25-30 dakika alsa da Bryan'a sanki günler hatta haftalar almış gibi geldi. Son yüzyılda kimsenin geçmediği artık heryerde örümcek ağları kaplı durumdaki uzun koridorları da geçtikten sonra nihayet son çıkışı bulabilmişti. Büyük ve heybetli kapı açıldığında sonunda kendini dışarı atabildi. Yaklaşık 5 dakika boyunca gözünü açmaya çalıştı ve sonunda o masmavi gökyüzünü görebiliyordu. Sığınak ormanın içine kurulmuştu yakınlardaki şelalenin sesini alabiliyordu. Üzerindeki sırf güvenlik önlemi olsun diye giydiği radrasyon kıyafeti hareketlerini aşırı derecede kısıtlıyordu. Radrasyon seviyesinin güvenli sınırlar içerisinde olduğunu teyit ettikten sonra kıyafetini fırlatıp attı. Sığınak 15'e doğru yürümeye başladı, yolda insan iskeletleri ve yeni çürümeye başlamış cesetler görüyordu. Tesisin güvenlik sistmi hibir yağmacının girişine izin vermiyordu. Sığınak 15 en yakındaki sığınak olmasına rağmen sığınak 10'un aksine şehrin göbeğinde konumlandırılmıştı. Bryan oraya kadar yürümek istememişti ancak yoldaki göçük ve engeller sebebiyle yürüyerek bile ancak yol kat edebiliyordu. Sonunda sığınak 15'e vardı. Elindeki aletle giriş izni istedi ancak sığınaktan cevap gelmedi. Tekrar denedi ancak gene bir sonuç alamadı. Daha fazla ilerlemesi durumunda sığınağın güvenlik sistemi tarafından öldürülebilirdi. Ancak kararlılıkla devam etti ve bir şey olmadı. Az daha ilerlediğinde sığınağın eskimiş duvarlarına vardı. Aynı asansörden burada da vardı, sığınak 15'in asansörüne bindi ve asansörün çalışmadığını fark etti. Asansöre güç veren tam 5 yedek güç kaynağı da ya çalınmış ya da bir şekilde servis dışıydı. Derin bir nefes alıp dışarıda benzin aramaya çıktı. Pek uzun sürmeyen uğraşlardan sonra benzinini elde etti ve sığınak 15'e indi. Elindeki sistem sayesinde kapıları kolayca açabildi ancak burada kimse yoktu. Acaba bu kadar insana ne olmuştu?
Hikayeyi devam ettirebilirsiniz
cengiz#8610
Merak uyandırıcı
Rachel, sığınak 10’dan kaçarken giysisi demir parçasına takılmıştı ve ne kadar çabalasa kendini kurtaramamıştı ve orada can vermişti. Bryan ise ne kadar çevresinde yardım istese de kimse oralı olmuyordu o yüzden de başkaları da böyle zor durumda kalmasın diye Bryan kendini neredeyse her alanda geliştirdi ve böylelikle belki Rachel gelmeyecekti ama en azından diğer yüzlerce insanı kurtarabildi. O yüzdendir ki her o sığınak aklına gelse çocukluk arkadaşının çaresizce çırpınışı aklına geliyordu. Tüm zorluklara rağmen Bryan hazırlıklarının ardından oraya gitmeyi başarmıştı. Gözlerinden akan damlalar su ile birlikte yok oluyordu ama onun yaşadığı o üzüntülü olaydan güç alarak tamir etmeye başladı. O sırada herkes heyecanla beklerken bir bağırma sesi duyuldu. Bu Byran’ın sesiydi. Byran tamiri gerçekleştirmişti fakat tamir sırasında yaşanan aksaklıktan dolayı bir ayağından olmuştu, kanlar içerisinde halkın içerisine döndüğünde ilk başlarda herkes sevinirken Byran’ı öyle görenler derin bir üzüntüye kapılmıştı. Bu üzüntü Byran’a olan sevgilerinde dolayı değil eğer o ölürse ondan sonra yaşanacak sorunları kim çözecekti. Çünkü yaşam alanları kısıtlıydı bir de orada da sorunlar çıksaydı onları kim kurtaracaktı. O yüzden Byran’ın tedavisi için büyük servetler harcayan prof. Hawking tedavisi için tüm teçhizatları topladı ve tedaviye başladı. O sırada halk ise Byran’ın iyileşmesini heyecanla beklerken güzel haber gelmişti.
-Byran şuan iyi birkaç hafta dinlenmesi gerekiyor.
Bunu duyan halk çok sevinmişti oysaki Byran’ın ayağı kurtulmuştu ama arkadaşı Rachel her aklına geldiğinde üzüntüsü artıyordu ve kendi kendine şunu sayıklıyordu.
-Görüyor musun beni sevgili arkadaşım ben senin üzüntünü düşünürken buradakiler benim iyi olmam için değil sadece sığınağın geleceği için kendilerine zarar gelmesin diye çabalıyorlardı yoksa öyle olmasaydı beklide bende senin yanına gelecektim. Bazen kendi kendime diyorum iyi ki gittin diye ama arkanda yaşayan insanlar üzülüyor Rachel….
Byran, düşüncelerini sayıklarken uyuya kaldı ve bir günün sonu acıyla bitmiş olsa da halkı kurtulmuştu.
Discord: harunbadilli#4197
Bryan yola çıkıyordu hem çocukluk arkadaşı racheli bulmak hemde sığınak 15'e gidip çipi alıp geri dönmek istiyordu. Başına herhangi birşey geldiğinde ona yardım edecek kimse yoktu yada Rachel gibi insanlar olabilirdi. Rachel gibi insanların hayatta kalma ihtimali ona umut ışığı oluyordu, racheli düşündükçe kalbi ısınıyordu. Fakat yürümesi gerekiyordu kullanabileceği herhangi bir araçta yoktu kullansaydida belki sesten dolayı tehlikeye düşebilirdi. Ne tür hayvanlarin, insanların, canavarların hatta ve hatta uzaylıların yaşadığını bilmiyordu. Aman Allah'ım çok aydınlık gözünü alıştırması gerekiyordu, sonuç olarak güneşe direkt bakmaya çalışıyordu. Güneş miydi sahi onun adı bazı şeyler anlattılar ama bilemiyor. Gözü alıştıktan sonra yeşillikler ve sanırım adı ağaç olan şeylerden vardı her yerde. Pusulayı aldı eline haritada yazan N yönüne gidecekti, pusulayı ayarladı ve sağa doğru gitmesi gerektiğine karar verdi. Yırtıcı hayvan sesleri geliyordu yani öyleydi herhalde pek bir fikri yoktu. Yola koyulmaya başladı ve toprak ona karşı koyuyordu yüksek bir tepeyi aşması gerekiyordu ama çukurlar ve tümseklerden dolayı sürekli yere düşüyordu. Sinirlendi ve kaya gibi görünen bir cisme tekme attı, canı çok açımıştı. Bu ne olabilir diye düşünürken kontrol etmek istedi. Bu tanımlayamadığı bir cisimdi ama sandığınız gibi UFO anlamında değil. Evet evet bu eski bilgisayarların belleklerinde bulunan transformers filmindeki robotlara benziyordu. Ama bunlarla uğraşmakla zaman kaybedemezdi. İlerlemeliydi racheli ve sığınak 15'i bulmalıydı. Tahmini olarak 15 km yol yürümesi gerekiyordu. Racheli görebilme umuduyla yerinde duramiyor ve ilerlemeye devam etmek istiyordu. 3 günde 6 km yol almıştı. Ama oda neydi...
Hikayeyi devam ettirebilirsiniz
Discord id:queqtra#8419
doctorbishop adlı kullanıcının hikayesinine devam ediyorum
Küçük matt yolu gösteriyordu. Matt'in söylediği yere gelmişlerdi ve buradan pek insan geçmezdi. Geçse bile ayak izleri bu şekilde olan Alice ve Rachel dışında kimse yoktu. Evet birileri geçmişti buralardan matt'e geri gitmesini söylediler fakat geri gitmek istemediğini onunda onlar gibi olmak istediğini söyledi. Alice ve Rachel buna karşı çıktılar fakat Mart'ta atikliginden dolayı Matt'e dersini vermediler. Matt'in hızlı ve çevik oluşu onu gizli bir casus yapıyordu ama normal bir insan vücuduna sahip değildi. Alice ve Rachel, Matt'in gelmesine izin verdiler. Şimdi sıra izleri takip etmekteydi. Matt ne yöne gittiklerini gösterdi ve arkasından gelmelerini istedi. Rachel ve Alice bu olaya sinir olsalar da kabul ettiler. Bryan'a yetişmeleri için hızlı olmaları gerekiyordu. Bryan ise ilerlemeye devam ediyordu. Artık akşam olmuştu her iki tarafta dinlenmek için mola vermek zorunda kaldılar. Ama hiç kimse fazla zaman kaybedemezdi. Şafak sökerken Alice ve Rachel kalktılar ve Matt'in zarar görmemesi için onu arkada bırakmaya karar verdiler. Matt yaklaşık 2 saat sonra uyanmıştı fakat savaşlardan önceki gibi islemiyordu zaman. Aslında Matt ne kadar gerideydi bilemedik. Yavaş yavaş Bryan'a yola çıkıyordu. Matt aradan kısa bir süre geçtikten sonra Alice ve Rachel'a yetişti fakat kendini farkettirmeden Bryan'ın izlerini takip etmeye devam ediyordu. Artık Alice ve Rachel'ın önünde ilerliyordu. Bunu Alice ve Rachel'ın farketmeksizin uzun sürmedi başka izlerin karıştığını anladilar. Ve daha hızlı hareket etmeye başladılar. Belki de çocukluk arkadaşı olduğu Bryan'ın başına birşey gelmişti...
"Kimsin," dedi Racheal elindeki silahı doğrultarak. Yüzünü güneş ışığı altında görmek garipti, gözünün altında bir doğum lekesi vardı ama hala güzeldi. Yürüdü, elleri havada, adımları temkinliydi. "Benim" dedi, "Bryan."
Öksürdü ve tükürdü. Radyasyon hala etkiliydi ama kitaplarda gördüğü yeşillikten birkaç tane görebilmişti. İyiye işaret "Doğa kendini toparlıyor he?" diye sordu Bryan yüzünde kocaman bir gülümsemeyle. "Hiç yoktan güneş derimizi kavurmuyor ve baksana birkaç çiçek açmış bile."
"Böyle değildi, kaçtığımda yani. Güneş hala canını yakıyordu ve yağmurları içmeye kalktığında ölüyordun. Şimdiyse, son iki senedir her şey düzeliyor gibi. İnsanlar çoğaldı. Baksana sen bile çıkmışsın" dedi Racheal gülerek. O karşısında hala sıska, çocuk Bryan'ı görüyor diye düşündü. Artık eskisi kadar gülmüyor.
"Şu senin çip, onu unutmalısın Bryan. Burada benimle kalmalısın, hem sığınaklardan çıkmanın vakti de gelmedi mi sence? Burada, dışarıda her insana ihtiyacımız var. Artık insanlar bunca yıl hazırlandıkları şeyleri yapmalılar."
"İnsanlar düzeni sever Racheal, senin aksine orada hala mutlular ve burada garip yaratıkların olduğunu ikimiz de biliyoruz sanırım." Sol tarafındaki yırtık sarılmasına rağmen hala sızlıyordu.
"Biz, ben, bu düzeni yıkıyoruz Bryan. İstersen Sığınak 15'e gidebilirsin ama orada artık hiçbir şey yok. Yıllar önce terk edildi. Bazıları buraya geldi, bazıları da, eh dediğin gibi dışarıda eskiden olmayan şeyler türedi. Açık konuşacağım Bryan, şu an burada tek olmamın sebebi Sığınak 10, senin de burada olmanın sebebi benim. Sığınakların zamanı doldu. Dostlarım ve ben bunu garanti etmek için uğraşıyoruz. Uğraşıyoruz ki artık gerçekten yaşayabilelim. Uğraşıyoruz ki insanlar özgürlüğün tadını alabilsin..."
Discord ID: Yasujizr#0934