Dil öğrenmeye nereden (hangi dilden) başlamalıyım?
Yabancı dil öğrenmenin ne kadar kapsamlı ve uğraştırıcı bir eylem olduğu konusunda herhalde şüpheniz yoktur. Düşünün; hayatınızda karşılaşabileceğiniz hemen her nesne, durum, somut veya soyut sizi ilgilendirebilecek bütün kavramlar için karşılıklar öğrenmelisiniz. Bunları bir araya getirmek için yığınla istisnaları olan birçok kuralı da bilmeniz gerekecek ve bu da yetmeyecek çünkü öğrendiklerinizi yerli yerinde kullanabilmek için bağlam bilgisinden mecazi anlatıma, deyimlerden konuşma dilinin son yıllardaki trendlerine kadar öğrenecek daha birçok şey olacak. Eğer yazacaksanız yazım kurallarını iyi bilecek, konuşacaksanız da iyi bir aksan geliştireceksiniz. Bunların hepsini yapsanız bile öğrendiklerinizi ciddi anlamda özümsemedikçe söz konusu dili akıcı ve rahat şekilde kullanmanız mümkün olmayacak.
Dürüst olmak gerekirse; hangi yabancı dili hangi yöntemle nerede ve kaç yıl öğrenirseniz öğrenin daima bir eksiklik hissedeceksiniz. Türkçeye ne kadar hâkim olursanız olun, her yıl daha önce anlamını bilmediğiniz yeni kelimelere denk geliyorsunuz. Bu elbette sorun değil, ama aynısı 30 yıldır öğrendiğiniz yabancı dil için gerçekleştiğinde sorunmuş gibi gelebilir ve “hâlâ bilmediğim kelimeler var” gibi yersiz bir yetersizlik düşüncesine kapılabilirsiniz. Ayrıca bilginiz olsun; eğer öğrenmeye yetişkinken başladıysanız ne yaparsanız yapın boş, o yabancı aksanı hiçbir zaman tam olarak düzelmeyecek.
İyimser olmak gerekirse de; mükemmellik kaygısı gütmeden son derece işe yarar seviyelerde onlarca farklı dili öğrenmek sıradan bir insan için gayet mümkün.
Diyelim ki bütün bunları dikkate alarak yeni bir dil öğrenmeye karar verdiniz, ancak henüz aklınızda özel bir dil yok.
Çok büyük ihtimalle daha önce İngilizce eğitimi aldınız. Günümüz şartlarında son derece kullanışlı olduğu, hatta uluslararası toplumun iletişim dili olarak algılanmaya başladığı inkâr edilemez. Başka bir dile girişmeden önce İngilizceye bir süre daha yoğunlaşmak isteyebilirsiniz.
Ancak az önce saydığım nedenlerden ötürü bu yaklaşım eninde sonunda terk edilmeye mahkûm. “İngilizce iyice ilerlesin diğerlerine sonra başlarım” bakış açısıyla sonraki dili sıraya koyarsanız ona asla sıra gelmeyebilir. Oysa İngilizce, gerekli olmakla birlikte, size çok da özel bir farklılık katmaz ve o kadar yaygındır ki, çevreye biraz duyarlı olan, internetteki (mesela bu sitedeki) İngilizce içerikleri anlamaya çalışan birinin en azından okuma seviyesi zaten zamanla kendiliğinden gelişir. Bunun yanında, yeni dile geçmek İngilizce öğrenmeyi sekteye uğratmak anlamına gelmez, hatta aynı anda birden çok dil öğrendiğinizde bu diller (değişkenlik gösteren seviyelerde) birbirlerine olumlu katkı bile sağlayacaktır.
Sırası gelmişken, yeni bir dil öğrenmek istiyorsanız neden iki (hatta 3, 4, 5 ...) dili birden öğrenmeyesiniz? İngilizce öğrenirken de aslında bu tecrübenin bir benzerini yaşamış olmalısınız. Muhtemelen ilk başlarda yazı ve konuşma dili size âdeta uzak lehçeler kadar birbirinden farklı geliyor, ancak yine de birbirini destekliyordu. Benzer şekilde eğer seçeceğiniz diller de önemli benzerliklere sahipse, başlangıçta karışma riski yaşasanız bile bunu zamanla atlatıp söz gelimi 1,75 emeğe karşılık 2 dil öğrenebilirsiniz.
Örnek vermek gerekirse, Japoncayı Rōmaji (Latin alfabesi) veya Kana (hece yazısı) üzerinden öğrenecekseniz (ki bu şekliyle İngilizceden çok daha kolaydır), bu durumda eş zamanlı olarak Korece de öğrenebilirsiniz. Yok eğer Japoncanın yazımını da tam anlamıyla öğrenmek istiyorsanız, verdiğiniz onca emeğin ucuza gitmemesi adına mutlaka kenarından köşesinden Çinceye de başlamalısınız.
Emeğin ucuza gitmemesi demişken, onca yıl (bilip bilmeden) emek verip geliştirdiğiniz Türkçe bilginizi değerlendirmek isterseniz, diğer Türki dillerden birini öğrenmek oldukça ilginç bir deneyim olabilir.
Sadece Türki diller değil, Türkçe bilen biri için Farsça öğrenmek de genel olarak kolaydır. Hatta ona başlamışken yanına da bir Hintçe (veya hemen hemen aynı olan Urduca) da eklenebilir.
Türkçe biliyorsanız hâlihazırda birçok Arapça kelime ve kalıp bildiğiniz de bir gerçek. Arapça öğrenmek biraz daha zor olsa da Türkçe bilmeyen çoğu insana göre ciddi bir avantaj sahibisiniz, bu avantajı geri tepmek olmaz. Zorluk derecesi yanında, çok geniş bir coğrafyada farklı lehçelerle konuşulduğu için yanına başka bir dil eklemeyi düşünmeyebilirsiniz, ancak düşünürseniz özellikle tavsiye edeceğim dil Svahili. Ardından hem Bantu dillerinin kapısı açılacak hem de Somalice gibi bazı diğer diller de kolaylaşacak. Eğer o taraflar sizi kesmediyse Arapça yanında öğrenmelik başka bir alternatif dil de İbranice olabilir ve sonra isterseniz Akadcaya kadar yolunuz var. Son olarak, çok uzak ailelerden olmalarına karşın, biraz dikkat edince Arapça ile Latin dilleri, özellikle de İspanyolca arasındaki ilginç benzerlikler olduğunu tespit edebilirsiniz.
Eğer Latin dillerinden birini öğrenirseniz, diğerlerini öğrenmeniz son derece kolaylaşacağı gibi bilmediğiniz İngilizce kelimelerin anlamlarını tahmin edebilme yeteneğiniz de muazzam seviyede gelişir. Tecrübe edebildiğim kadarıyla yaygın Latin dilleri arasında diğerlerine göre bir derece daha az zor olan dil İspanyolcadır. Eğer iyi derecede İspanyolca öğrenirseniz Portekizce ve Katalancayı ve hatta İtalyancayı dahi %80 üzerinde anlamanız mümkün olur ve bunların yanında Fransızca, Rumence ve elbette Latince gibi dillerin kapıları da size sonuna kadar açılır.
İspanyolcadan geçiş yapabileceğiniz daha ilginç diller de var. Örneğin Amerika kıtasının yerel dillerine meraklıysanız, İspanyolcaydan Guarani’ye (pek yumuşak bir geçiş denemez) atlayabilirsiniz. Eğer Okyanusya civarlarından da nasip almak isterseniz, İspanyolcadan çok sayıda alıntı sahibi olan Tagalog gerçekten son derece ilginç ve etkileyici grameriyle sizi beklemektedir ve hazır oralara kadar gitmişken Endonezce gibi gerçekten kullanışlı ve kolay bir dili de sepete eklememek olmaz.
Elbette alternatifler arasında değinmeye değer çok daha fazla dil ve bunların her biriyle ilgili aktarılabilecek ilginç detaylar var. Ancak bu alana girmiyorum çünkü bu yazıdaki asıl amacım çok sayıda seçenek sunup bunları tanıtmak değil, aksine yalnızca tek bir seçeneği öne çıkararak dileyenleri bu karmaşadan kurtarmak.
Dil öğrenmenin zorluğuna bir de öğreneceğimiz dilin kendine has zorluğu eklenecek olursa işimiz iyice çıkmaza girer. En iyisi başlangıcı kolay bir dilden yapmak…
Bu dil hem olabildiğince kolay olsun, hem de Türkçeye çok da benzemesin ki farklı bir dil mantığına nasıl uyum sağlanır, bunu da tecrübe edebilelim.
Ayrıca öğrendiğimiz dil işe yarar olmalı. Yeterli sayıda konuşanı bulunmalı. İnternet üzerinden pratik yapma, dünyanın birçok köşesinde kullanışlı olma gibi imkânlar sunmalı.
Son olarak bir de daha sonra öğrenmemiz muhtemel diller için çok sağlam bir kolaylaştırıcı temel oluştursa... İlk aşamada daha da başka bir şey istemeye gerek kalmaz herhalde.
Peki böyle bir dil var mı?
Şahsi kanaatime göre evet, kesinlikle tam da böyle bir dil var; hem oldukça kolay, hem cidden değişik, hem yeterince kullanışlı, hem de başka dilleri öğrenmeye gayet yardımcı…
Bunun hangi dil olduğunu tahmin edeniniz çıkar mı bilmiyorum ama ciddiyim şu an bir anda içimden bunu bir sonraki yazımda açıklamak geldi ))
Şimdilik benden bu kadar... Sonraki yazıda ülkemizde nispeten az tanınan bu dilden kısaca bahsetmeyi, daha sonra ise bu dili en temel seviyeden başlayarak öğretmeyi amaçlayan uzun soluklu bir kısa dersler serisi yazmayı planlıyorum.
Tekrar görüşmek üzere… Ayrıca ben bile yazarken sıkıldım, buraya kadar okuduysanız cidden teşekkürler :)
Congratulations @utkugurdal! You have completed some achievement on Steemit and have been rewarded with new badge(s) :
Award for the number of upvotes
You made your First Comment
Click on any badge to view your own Board of Honor on SteemitBoard.
For more information about SteemitBoard, click here
If you no longer want to receive notifications, reply to this comment with the word
STOP
Çok güzel ve orijinal bir içerik olmuş. Bence bu dil hoşgörü veya sevgi olabilir diye düşündüm . Çok mu yanlış geldim acaba? 😃
Bu arada aramıza hoşgeldiniz. Sizi Steemit Türkiye Discord kanalında da aramızda görmekten mutluluk duyarız 🙂
Esperanto'dan bahsedeceksen, tek kelimesi ispanyolca olmasa bile, kulak beyin çatışmasına sebep olacak şekilde ispanyolca görünümlü/duyumlu bir dil..
İlk öğrenilen kelimelerin, hatta başta kendi adının bile daha maçın başında internasyonellik ofsaytında kalması, olaydan soğumama sebep olmuştu.
Şahsen lego tadında sade, mekanik kelimeler bekliyordum. Öyle değilmiş.
Umarım farklı bir dilden bahsedersin..
Kesinlikle çok iyi tahmin )
Esperanto'nun bazı sorunlarının yeterince farkındayım, hatts ilk çalıştıktan sonra hoşuma gitmeyen birçok yanı yüzünden bırakıp 3-4 yıl kadar bir daha uğramadım, öğrenmedim. Mükemmeli veya çok iyiyi arayan için Esperanto'da hayal kırıklığından baişka bir şey yoktur. Ancak karar verip öğrendikten sonra diğer dillerin sağlamadığı bazı avantajlara da sahip olduğunu gördüm ve 10 yıla yakın işe yaradığı çok zamanlar gördüm.
Her durumda, ortada zaruret olmadıkça bir dili öğrenmek veya öğrenmemeyi seçmek sonuçta kişisel zevk meselesidir.