Bozcaada gezi yazısı (Bozcaada travel)
Merhaba arkadaşlar, bu gün değişiklik yapı, gezi yazısı denemesi yazmak istedim. Sizlerden aldığım tepkilere göre yazının anlatım biçiminde değişiklikler yapmayı planlıyorum. geçen yaz mevsiminde benim için hoş olan bir anımı kaleme almak istedim... umarım beğenirsiniz.
"Çanakkale merkez "
2013 yılında Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi, Sinema ve Televizyon bölümünü kazandığımda çok sevinmiştim. Sevincimin sebebi sadece üniversite kazanmak değildi. Yıllardır yaşadığım bu şehri, İstanbul’u bırakıp daha küçük bir şehre yerleşecek olmak beni heyecanlandırmıştı. Çanakkale’ye gittiğim de, haksız bir heyecan duymadığımı düşündüm. Çanakkale’de yaşamak çok daha rahat ve huzur vericiydi. Akşamları kordon boyu yürümek ve ardından boğaz manzaralı bir kafede oturup çay içmek kadar huzur verici bir duygu olamazdı. Üstelik bütün bunları çok büyük paralar harcamadan yapabiliyordunuz. Koca dört yılım bu güzel şehirde geçti, çok sevdiğim arkadaşlarım oldu ve hepsiyle bir o kadar güzel anılarımız…
"Ev arkadaşım"
Okuldan mezun olduktan sonra oturduğum evi boşalttım ve son iki haftamı sınıf arkadaşım İbrahim’in evinde geçirdim. Çanakkale’de geçirdiğim dört yıl boyunca sürekli, beni ziyarete geleceğini söyleyip bir türlü gelemeyen, çocukluk arkadaşım Celal, evimi boşaltıp, Çanakkale’den ayrılmak üzereyken beni ziyarete geldi. Yanında kamp malzemelerini de getiren Celal bir hafta Çanakkale’de kalmayı planlıyordu. İlk gün Çanakkale merkezi gezindikten sonra Celal adalara gitmek istediğini ve orada kamp yapmayı planladığını söyledi. Benim ne yapmak istediğimi hiç sormadan ikimiz adına ertesi gün yola çıkmak için plan yaptı. Misafir olduğu için, olacaktı istedikleri…
"Celal'in Çanakkale'ye geldiği ilk gün"
Çanakkale merkezden otostop çekerek Kepez’e gittik. Kepezde, otostop çekmek için yol kenarında yürümeye başladık ve uzun bir süre bizi alan olmadı. Hava sıcak olduğu için ben daha fazla dayanamadım, otobüsle gitmeyi teklif ettim ama arkadaşım otostopla gitmekte kararlıydı. Neyse ki çok beklemeden Geyikliye giden bir araç bizi aldı ve yola koyulduk. Bizi alan araba bizi Geyikli de bıraktı, buradan sonra yola feribotla devam etmemiz gerekiyordu. Feribot direkt karşıya geçiyor sizi Bozcaada’nın merkezine bırakıyor. Bozcaada’ya gitmenin iki yolu var; biri, Çanakkale merkezden feribotla direkt gitmek diğeri ise Geyikli’ye gidip oradan feribotla Bozcaada’ya gitmek…
"yola çıktığımızda çektiğimiz ilk fotoğraf"
Bozcaada merkezde indiğimizde geceyi geçirmek için kamp yapabileceğimiz bir koya gitmeye karar verdik ve tesadüfen Ayazma plajına gittik. Celal’in getirdiği çadır sekiz kişilikti. Biz ise iki kişiydik, oldukça rahat konaklayacaktık. Çadırı Ayazma plajına kurduk, plajda bizden başka çadır kurmuş olanlar da vardı. Onca yolu geldiğimiz için önce yüzüp ardından yemek yiyebileceğimiz yer bakınacaktık. Mayolarımızı giyip doğruca denize girdik. Celal ile açıkta yüzerken çadırımızın yanında Jandarmaların olduğunu gördük. Yanımızda kurulu olan çadırı kaldırıyorlardı. Ne olduğunu anlayamadığımız için hızlıca denizden çıkıp jandarmanın yanına gittik. Kimliklerimize baktıktan sonra kamp alanı dışında kamp kurmanın yasak olduğunu söyledi. Uzun bir yolculuktan sonra tam dinleneceğimizi düşlerken, çadırı toplamak ikimizde de hayal kırıklığı yaratmıştı. Üstelik çok acıkmıştık ve gece çadırı nereye kuracağımız da henüz belli değildi. Karşımıza çıkan ilk restorandan içeriye girdik. Çalışanlar bizi çok sıcak karşıladılar. Karnımızı doyurduktan sonra gece başımıza geleceklere razı olup, o gece Ayazma Plajında konakladık. Ayazma Plajı’nda gün batımını, izlerken restoran sahibinin bize hediye ettiği şarabı yudumluyorduk...
"ayazma plajında gün batımı"
Ertesi gün sabah yedi gibi uyandık. Kahvaltı ettikten sonra Akvaryum koyuna doğru yola koyulduk. Akvaryum koyunda alışveriş yapabileceğiniz bir yer yoktu. Üstelik şehir merkezi de bir hayli uzaktı. Gece konaklamak için Bozcaada’nın merkezine doğru yola koyulduk. Bozcaada çok küçük bir yerleşim yeri olduğu için mi bilemiyorum. Siz yürürken elinizi kaldırmasanız bile aracı olan insanlar sizi arabasına alıyorlar…
"Bozcaada kalesi"
Bozcaada’ya giderseniz eğer Çınaraltı’nda kahve içmeyi sakın unutmayın. Adanın temiz havasını içinize çekerken o koca çınarın altıda kahvenizi yudumlamak oldukça keyifli olacaktır. Eğer bu yazıyı okuduysanız beni ve arkadaşımı anmayı unutmayın. Çınaraltı’nda kalktıktan sonra geceyi geçirmek için Akvaryum koyuna doğru yola koyulduk. Yol üzerinde bir markete uğrayıp gece ihtiyacımız olan erzakları temin ettik. Akvaryum koyu Bozcaada’nın en bakir koylarından biri diyebilirim. Akvaryum koyunda da kamp yapmak yasak olduğu için çadırımızı kimsenin göremeyeceği bir yere kurmak zorundaydık. Uzun bir yürüyüşün ardından daha önce de kamp yapıldığı anlaşılan bir tepenin ardına kurulduk. Bizden başka kimsenin bulunmadığı koyda gecenin ilerleyen saatlerine kadar sohbet ettik… Bir gece daha akvaryum koyunda geçirdikten sonra merkeze gitmek için yola koyulduk…
"akvaryum koyu"
"akvaryum koyunda konakladığımız yer"
Bozcaada da kamp yapmak için yasaklı olmayan kamp alanı da var fakat biz kalabalık bir ortamda kamp yapmak istemedik. Kamp alanları dışında çok güzel otel ve pansiyonlar bulunmakta, yapmak istediğiniz tatil ve bütçenize göre bir planlama yapıp önümüzdeki yaz sezonuna orada girebilirsiniz...Bir sonraki gezi yazımda Gökçeada deneyimlerimizi sizlerle paylaşacağım, hoşça kalın.