Likya Yolu'nda Kampçıların Gözdesi; Kaş (SON)
Merhaba, seriyi bitirmemek olmaz dedim ve son bir gezi yazısı için aranıza döndüm. Anlat anlat bitiremediğim Likya Yolu serisinin bu son yazısında Kaş'ta ne yaptık, kısaca anlatacağım.
Seriyi yarım bırakmaktansa kısa bir yazı ve fotoğraflarla bitirmeyi tercih ettim. Önceki yazılarımı okumuş olanlar buradaysa, harika yorumlarınız ve teşvikleriniz için tekrar teşekkür ederim. :) Kış ortasında, yazdan kalan 2 günü dinlemek umarım içinizi ısıtır.
KAŞ HAKKINDA;
Antalya'nın en batısındaki ilçedir. Küçük bir tatil kasabası havasına sahip bu kentte,canlı bir gece hayatı, kültür sanat etkinlikleri ve muhteşem kamp alanları bulunmakta. Likya Yolu rotasında en çok kampçıyla karşılaştığımız nokta burası oldu. Ayrıca ücretsiz çadır atabileceğiniz, sahil kenarında bir alanın bulunması sebebiyle öğrencilerin de uğrak noktası.
Kaş'a otoban üzerinde otostop yaparak ulaştık. Bu arada eriyen asfalt ayaklarımızla bütünleşiyordu az kala.
Merkezde ufak bir tur atıp, karşılaştığımız kampçıların önerilerini aldık. Eski Hastane'nin ardında ücretsiz çadır atıldığını öğrendik, burası bize kalabalık geldiği için hemen yan tarafındaki Kaş Camping'e geçtik. Son 2 gün için kamp alanına vereceğimiz paraya acımadık. Fakat şimdi düşününce, ücretsiz alanla arasındaki tek fark banyosuydu. Karavanlar ve çadırlar için ayrı alanları olması, denize sıfır konumu ve banyo-mutfak olanakları sebebiyle konforlu bir alan diyebilirim. Ama doğayla iç içe, ateş yakıp huzur bulacağınız bir alan kesinlikle değil. Ateş yakmak zaten yasak. Buyüzden doğal ortam arayışında olanlarımıza önermiyorum. Benim için günler sonra sıcak su bulmak, cennete gelmek gibiydi.
Kaş Camping, dalış, yoga, kafeterya, bar olanaklarına sahip. Denize girmek için güzel bir iskelesi ve şezlongları var. Sadece plajı ve banyoyu kullanmak için de buraya ufak bir ücret karşılığında girilebiliyor. Kamp alanına alternatif olarak bungalovları da var.
Kaş'ta yeme içme konusunda (düşük bütçeyle gezen arkadaşlara) önerim, merkezdeki belediye kafesine uğramanız. Bir de Tava Dondurması denemek isteseniz, barlar sokağında gözünüze bir kuyruk çarpacak, hemen sıraya girin.
Merkezde mimari ne kadar sevimli, sokak aralarında hediyelik eşya satan dükkanlar, okul, evler ... Şirin bir yer, gezmeye doyamadım.
Bu konumdayken sağınızda tur teknelerinin olduğu denizi göreceksiniz. Buradan Kekova gibi ada ve koylara günübirlik/5 günlük gibi çeşitli turlar yapılıyor. Sol yanınızda kafeler, barlar ve dükkanlarıyla cıvıl cıvıl kent merkezi var. Deniz kenarından yürümeye devam ederseniz,yat limanına gelirsiniz.
Limanın sonunda deniz feneri var. Solumuzda kalan bir yamaçta denize atlayan çocuklar vardı, oturup biraz onları izledik.
Kaş'da iki gün boyunca, bolca yüzüp dinlendik. Birinci gece kamp alanının karşısındaki Antiphellos Antik Tiyatrosu'nda konser vardı. İçeceğimizi alıp, kamp yerinde yıldızları izleyerek konseri dinledik.
İkinci gün, eve dönmek üzere toparlandım. Biletimi aldım. Günün kalanı; hediyelik eşya alışverişi, yüzme, ziyafet ve gezintiyle geçti. Ben İzmir otobüsüne binerken, yollarda susuz kalırım diye korkan canım arkadaşlarım, elime bir litrelik su şişesi tutuşturdu. Ben de şişeye sarılıp koltuğuma yerleştim, sanki otobüste su yok. Susuz kalma fobimiz olmuş Musa Dağı'ndan sonra :D
Şehir hayatına dönmeden, büyük şehrin bir demosu gibiydi benim için Kaş. Komforlu ve dinlendirici olduğu kadar, gece hayatıyla da eğlenceyi doruklara taşıyan Kaş'ı herkesin gidip görmesini isterim. Yolun Kaş-Fethiye arası etaplarını görme fırsatı bulana kadar bu yazı Likya Yolu'na bir veda ve yad benim için. Sizlere de ilham olması dileğiyle.
Congratulations @selin8! You received a personal award!
You can view your badges on your Steem Board and compare to others on the Steem Ranking
Vote for @Steemitboard as a witness to get one more award and increased upvotes!