Eline sağlık, pek güzel yazmışsın. Sonunda "hep beraber zincirlerimizden kurtulalım" kısmını okuyunca epey ironik geldi, koca bir gülümseme belirdi bende :) Ne garip değil mi? Birey olmanın bir diğer yanı da başkalarını ikna etmeye çalışmaktan vazgeçmekle başlıyor aslında. Sanıldığının aksine kimse toplumu kurtaramaz çünkü. Birey şansı, cesareti ve aklı varsa kendini kurtarır, "birey"ler arttıkça da toplum kurtulur. Çok mühim bir laf var ya hani "Devrim yapılmaz, devrim olunur" diye, o hesap.
Ben sanırım toplum tarafından toplum tarafından kabul görmek için uğraşmaktansa soyutlanmayı tercih ederdim. Ettim de. Bu seçimi yaptım zaman enteresandır, toplum daha çok kabullendi beni.
Öncelikle geç döndüğüm için kusura bakma gerçekten nefes alacak zamanı bulamadım. Dediğin gibi çoğu noktada paradoksal bir sonuç ortaya çıkıyor. Çünkü insan toplumsuz, toplum da insansız düşünülemez. Ama ikisini bir paydada birleştirdiğinde de mağara alegorisi gibi bir sonuç doğuyor. Çabalasan köreliyorsun çabalamasan soyutlanıyorsun. İnsan düşüncesel devrimini tamamlayamadığı için sürekli benzeri problemler sorgulayan insanları buluyor.
Devrim konusuna gelirsek senin gibi düşünmüyorum açıkçası. Çok sevdiğim ve derya deniz olarak gördüğüm bir abimin sözü var: "Devrimin kendiliğinden olmasını beklersek evrimden uzun sürer" demişti. Yıllardır unutmuyorum bu sözü ve sonuna kadar da katılıyorum. Devrim olur, evet ama Marx'ın da dediği gibi, "Devrimi doğuracak evlere ihtiyaç vardır." Bu yüzden devrim doğal seleksiyonda oluyor gibi gözükse de aslında yapılır.
Devrim olunurdan kastım seninkine benzer aslında. Olmak kendiliğinden olan bir şey elbette değil ama bireyden başlayan, önce kendinde, farkındalığında, çevresinde devrim yapmak anlamında kullanılan bir laf. Yani aslında demek istediği sen önce kendi karekterinde, hayatında, çevrende devrim yap, oradan başla. Yoksa dediğin gibi beklemekle olmaz, aynı şekilde siyaset hakkında bol bol konuşup kendi hayatında bir adım öteye gidememekle de olmaz.
Şimdi daha net oturdu ilk yorumun. Zaten genel olarak insanların da hataya düştüğü nokta bu. Pratik sıfır, teoride de yarım yamalak. Önce içsel devrim şart kesinlikle
Embesilikat'ın anlatmaya çalıştığı nokta, bireyin özgürlüğünü alınca toplumu dışlayacak olması durumu galiba. Ama yarı uyuyorum emin değilim:)
Senin durumunda toplumdan kasıt aile mi?
Aslında tam o değil. Özgürlüğü yakaladığı zaman bunu misyon edinip yaymaya çalışır. Yaymaya çalıştıkça da anlaşılmaz. Bunun sonucunda da ya dışlanır ya da soyutlanmak zorunda kalır. Özgürlükçü olan kimsenin dışlama veya ötekileştirme gibi bir tavır takıncağını zannetmiyorum. Dışlasa dışlasa kendini dışlar bu da @punky'nin de tabiriyle soyutlama olur bence.