Güneş Doğudan yükselir
Gökyüzü ve yeryüzünün birleştiği yere gidiyoruz, Anadolu’nun en doğusuna. Yıldızların yüzüne attığı her tebessümü çıplak gözle görebiliyorsun buralarda. Hani derler ya ölsem de gam yemem, işte öyle bir his içimizdeki kıpırtının adı. Gerçekten de medeniyetlerin doğduğu, ışığın yükseldiği yer, Doğu. Erdemin tarif edildiği topraklar. Heybetli dağlarında, geceleri zifiri karanlıktır ve sessizliğin musikisi çalar her yanda. Uzaklardan gelen ağır, aksak, ak sakallı, yorgun doğunun ekspresinin çığlıklarıyla ürperir, uyanır mahmur ve kara gözlü gece.
Haydarpaşa’dan Doğu ekspresiyle başlayan yolculuğumuzun Eskişehir ve Ankara’dan sonra Kars’a açılan ilk durağı, Kırıkkale’den hareket ediyoruz. Seyir halindeyiz… kuytu bir kompartımanda yorgunluktan devrilmiş bir halde uyumak ve uyumamak arasında kalmışız. Işık doğudan yükselmeye başlar usulca, şahitlik etmek lazım eşsiz güzelliğine Doğu'nun.
Kayseri ve Sivas’ı geçtikten sonra ilk adımımızı Erzincan’a atıyoruz. Güneş kara bulutların arasında kendine yer bulmak için savaşırken, yağmura gebe kalıyor gökyüzü. Damlalar düşüyor usulca bakir bedenine, el sürülmemiş topraklarına Anadolu'nun en doğusunun. Mistik havasıyla sarılmış bedenimiz daha da etkileniyor bu coğrafyadan. Erzincan’ı geçip Erzurum’a yaklaşırken yağmur taneleri biraz daha soğuyor ve kar halini alıyor.
Burası Erzurum, soğuk hem de çok. Evliya Çelebi demiş ya, Erzurum da damdan dama atlarken kedi donmuş diye, bunu şimdi daha iyi anlıyorum. Mevsim normalde bahar, güney sahillerine yaz geleli epey oldu ama burada kışı yaşıyoruz. İnsanın nefesi bile üşüyor, çek beni içine ve bırakma bir daha diyor. Nefesin yakarışları çığlık oluyor, gelip kulaklarımda yankılanıyor uğultusu. Erzurum, külliyeleri, camileri ve hamamlarıyla meşhur bir şehir, bir de karlı havasıyla… Erzurum'un simgelerinden Çifte Minareli Medrese kaynaklara göre Selçuklu çağı Anadolu-Türk mimarisinin en önemli örneklerinden. Açık avlu medreseler planında, kesme taştan, iki katlı, özellikle ön cephesindeki süslemeleriyle dikkat çekiyor. Bitkisel motiflerle çevrili taç kapıda görülen hayat ağacı, kartal ve ejder motifleri Orta Asya kökenli olduğu bilinir. Klişe bir söz vardır, anlatılmaz yaşanır diye işte o söz, güzel Anadolu için söylenmiş olsa gerek! Havası soğuk olsa da atmosferi sıcak bir yer burası, bir de hamamları… “gardaş hardan gelirsen” lafzı dünyamızda iyice yer etti.
Erzurum’dan ayrılmak için gara gidiyoruz. Tren garında, Erzurum da okuyan ve Kars’ta aileleriyle hasret gidermek için tatili fırsat bilen diğer üniversite öğrencileriyle birlikte, Kars’a gitmek için treni bekliyoruz. Yine Doğu Ekspresindeyiz.
Kompartımanları gezip sohbet edecek arkadaşlar arıyoruz kendimize. Hepsi kompartımanlarının kapılarını ağzına kadar açıyor, hazırladıkları nevalelerden ikram ediyor. Sohbetimiz koyu olsun diyorlar ve hikayelerini anlatıyorlar, paylaşıyorlar bizlerle en güzel anılarını. Güzel hoş sohbet en güzel çay eşliğinde gider. Termoslar hazır, getirin bardakları! Eğlenceli geçiyor yolculuk, gülüp eğleniyoruz.
Fotoğraf makinemize güzel kareler yansıyor. Yolculuğun sonuna doğru yaklaşıyoruz. 'Unutmayın bizi, unutmayalım birbirimizi!' diyoruz. Kars’a göz açıp kapatıncaya kadar gelmişiz. Beş saat ne de çabuk geçmiş. Ayağımızı basıyoruz Kars’ın büyülü topaklarına, içine alıyor bizi atmosferi… Ruslardan kalma, inanılmaz güzellikteki binaları ve geniş caddeleriyle Kars, sanki bir masal şehri. Sadece susuyor insan buralarda, birde elin sürekli fotoğraf makinesinin deklanşöründe oluyor, çünkü her gördüğünü çekmek istiyor, doyamıyor bu havaya, manzaralara, her kare tanık olmalı bu anlara düşüncesiyle hareket ediyor insan.
Doğu Anadolu'da hemen hemen bütün illerde olan bir özellik Kars’ta da karşımıza çıkıyor. Nereye gidersen git, otel, restoran ya da bir dükkân, gittiğiniz her yerde kendinizi müşteri değil misafir gibi hissediyorsunuz. Bir şey alıp almamanız önemli değil; girdiğiniz her dükkânda size ikram edilecek bir fincan çay var. O an anlıyorsunuz misafirperverlik olgusunun ne demek olduğunu.
Pek çok medeniyetin, sayısız kavimin Anadolu'da hala yaşayan ruhlarını, caddelerinden, sokaklarından, parke taşlarından hissedebiliyorsun Kars'ta... Savaşlara, direnişlere tanık olmuş, görmüş geçirmiş, bilge, ağırbaşlı, bir kent. O an gözüm saatime ilişiveriyor. Vakit ilerliyor hızla, önce Ani Harabelerine sonra da Çıldır Gölüne gitmemiz gerekiyor. Bir taksi tutuyoruz, geziyoruz memleketin Ermenistan’a sınır olan şehrini. Ve Ani Harabelerine gidiyoruz. Selçuklulardan kalma tarihi eserlerle kocaman bir şehir görünümünde Ani. Hemen sol tarafımızda Ermeni sınırı var. İki sınırı Arapçay deresi belirlemiş. Ani harabelerinde gezerken sanki geçmişteki olayları görüyorsun, duyuyorsun o savaşlardaki çığlık seslerine tanık oluyorsun. Yankılanıyor her yan karmakarışık seslerle, içindeki ruh, bedeninden çıkıp yükselmek için zorluyor seni. İçin içine sığmıyor derler ya hani, öyle işte. Kendini zor dizginliyorsun. Taksici Ali abi anlatıyor “buralarda çok savaş olmuş, bastığın yeri kazsan kemik çıkar” diye… aklıma İstiklal şairi büyük şair Akif’in dizeleri geliyor “Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı, düşün altında binlerce kefensiz yatanı…”
Vakit değirmende dövülen su misali, akıp gidiyor. Biz Ani’den çıkıp Çıldır gölüne doğru hareket ediyoruz. Yol kenarlarında dikkatimizi çeken en orijinal güzellik gölün donmasından çok, iki direk arasına gerilip, asılmış çamaşırlar oluyor. Göl kenarında balıkçılıkla geçinen aileler ve balık satan küçük çocuklar. Buzla kaplı çıldır gölü, karların bembeyaz çarşafa dönüştüğü tepeleri ve güzel insanları… etkilenmemek elde değil! Bize de şu saatten sonra bu diyarları daha iyi tanımak ve herkese tanıtmak kalıyor. Cümlelerim Anadolu’mun Doğusunu anlatmaya yetmiyor, dağarcığımda ki kelime sayısı, bir karış toprağını anlatmaktan aciz. En iyisi herkes gelsin görsün, atmosferini solusun, tatsın, yüz sürsün toprağına bu cennet vatanın… tarihin akışına şahitlik etmiş dört bir yanı, Milattan öncesi ve sonrası hep bu topraklarda yazılmış.
Buralara dünyanın diğer ucundan gelen insanları, turistleri görünce değerini daha da iyi anlıyorsun Anadolu'nun. Ve birde güneş gerçekten Doğudan yükselmiş. Umarım hiç batmaz!