Nesnelerin Internet'i Derken Aslında Farkında Olmadan Robotların Yapay Zekasına Hizmet Mi Ediyoruz?
Gelecekte bir gün “Internet Of Things (IoT)” teknolojisini bulduğumuz güne lanet edebilir miyiz? Son zamanlarda artık çoğumuzun yavaşça aklını meşgul eden bir olgu da yapay zekalı robotların günün birinde bizleri ele geçirebileceği oldu. Robotlar akıllandıkça bu ihtimal ufak ufak bizler için daha da yüksek bir endişe kaynağı olmaya devam edecek. ‘Nesnelerin İnternetiyle’ bunun ne alakası olabilir diyebilirsiniz. Gelin bu yazımda nasıl bir bağlantı kurduğumu sizlere anlatayım...
Minik oğluma dün yemekte gelecekte nasıl bir teknolojik hayat yaşayabileceğini kendi anlayabileceği bir dilden anlatmaya çalıştım. O da heyecanlanıp beni tatloş tatloş dinledi. Ona dedim ki “Bak benim ufağım! Sen büyüyünce buzdolabı nasıl bir şey olacak biliyor musun? Diyelim ki dolapta süt çok azaldı ve bitmek üzere, bunu daha senin haberin olmadan dolap, kendisi algılayacak. Hemen akabinde bize en yakındaki migrostaki robotlarla internet üzerinden bağlantı kuracak. Onlara diyecek ki, ‘Migros kardeş, Migros Kardeş çabbuk bana sende kayıtlı olan adresime 1 adet günlük süt yolla. Bana derhal stok durumunu söyle. Ona göre ödemeni yapacağım’. Eğer süt, o anda Migros’un stoklarında mevcut ise buzdolabı internet üzerinde ‘Nesnelerin İnterneti’ para birimi olan IOTA kripto-para birimiyle sütün ödemesini otomatikman Migrosum Wallet’ına yapacak. Bu ödeme gerçekleştikten hemen sonra Migros robotları o sütü raftan alıp “vııızzt, vııyyzt, cızt” diye sütü karton pakete koyup ambalajlayacaklar. Hemen arkasından da bu kargo’ “vuuuuu” diye, bir otomatik taşıma bandı üzerinden bahçeye, kargo kısmına yollanacak. Orada bekleyen küçük bir drone, hemen o paketi robot kollarıyla alıp yükledikten sonra yükselmeye başlayıp dosdoğru kuş bakışı bir uçuş rotasında bizim eve doğru yola çıkacak. Drone bir yandan bizim eve doğru gelirken, birden bire cep telefonun çalacak. Telefona bakacaksın ve şaşıracaksın; ‘bu kim yahu!’ diyip telefonunu açar açmaz sana diyecek ki’
’Merhaba beyefendi! Migros bilmem ne şubesinden Drone V olarak sizi aramaktayım. Buzdolabınızın bize vermiş olduğu siparişi 2 dakika 16 saniye sonra evinizin girişine bırakmayı planlıyorum. Lütfen şu an evdeyseniz, evdeyim deyin. Evde değilseniz hiç bir şey söylemeden aramayı sonlandırınız.’
Sonra bir bakacaksın ki bahçemizin girişine bir tane drone 'vııızzzt, dıkı dıkı dıkı dıkı' diye gelip, yavaşça süzülerek inecek ve sen paketini teslim alacaksın. Sonra da sana hemen,
'İyi günlerde kullanın. Tekrar görüşmek üzere'
diyip oradan uçarak uzaklaşacak ve Migros'una geri dönecek. Bir başka senaryo da şöyle olacak: Doğum günün yaklaştığı günlerde dev ekranında bir şeyler izlerken birden ekranında kocaman bir yazı çıkacak ve yazacak ki, 'Doğum gününüze çok az kaldı. Pasta yaptırmamız lazım. Nasıl bir pasta istersiniz?'. Sonra da sen diyeceksin ki, '13 kişilik, Frambuazlı, üzerinde 11 tane mum olsun. Bir de üzerinde Şimşek McQuin resmi olsun lütfen'. O da aldığı bu siparişi yine kendi iç ağı vasıtasıyla evin yemek patronu olan buzdolabına iletecek: 'Buzdolabı kardeş, şunun şurasında doğum gününe iki gün kaldı. Hemen pasta siparişini ver ve pasta için yer aç. Lütfen tazeliğine dikkat etmeyi unutma. Artık iş sende'. Tabi oğlum, bütün bunlar olurken sen hiç bir şey farketmeyeceksin. Haberin bile olmayacak. Sıcacık yatağında televizyonuna verdiğin siparişten başka her hangi bir şey ile uğraşmayacaksın. Buzdolabı hemen (anında) harekete geçecek ve Pastanedeki robotlara bağlanacak. Robotlardan aynen sipariş vermiş olduğun gibi bir pastayı isteyecek.
Tam da bu noktada 4,5 yaşındaki minik oğlum araya girdi ve dedi ki :
"Baba peki ileride pastanede hiç insan çalışmayacak mı?" Muhteşem bir soru bence. Bense aslına bakacak olursanız ne cevap vereceğimi şaşırdım. Biraz düşündüm ve üzüntümü çok da belli etmeden;"Evet oğlum, siz büyüdüğünüzde bu işleri insanlar yapmayacak, robotlar yapacak" diyebildim.
Pastanedeki robotlar en taze haliyle pastayı hazırlayıp özel buzdolaplarında saklayacaklar. Tabi bu durumda bizim buzdolabımız, o pastanın ödemesini bizim daha hiç haberimiz bile olmadan, IOTA kripto-para ile yapmış olacak merak etme.
O sırada benim oğlandan bir soru daha gelmez mi;
"Yani bizim ileride hiç paramız bitmeyecek mi?".... Yine biraz sessizlik ve benim el-cevap; "Bitecek oğlum. Bitecek merak etme. Para hep biter 😀"
Senin doğum gününün olduğu gün, parti için bütün eş dost geldiği bir anda telefonun çalacak ve bir de bakacaksın ki bilmem ne bilmem ne pastanesinden drone arıyor: ' Merhaba beyefendi! Doğum gününüz kutlu olsuuuun. Sizi bilmem ne bilmem ne pastanesinden Drone C34 olarak aramaktayım. Buzdolabınızın bize vermiş olduğu doğum günü pastanızı bu güzel ve özel gününüzde size 7 dakika içerisinde getirmeye hazırız. Eğer evdeyseniz lütfen 'Evdeyim' şeklinde cevap verin. Evde değilseniz, pastanızı daha sonradan bizden istemek üzere lütfen bu aramayı her hangi bir cevap vermeden sonlandırınız'. Sen de 'Evdeyim' diyeceksin. Ve sonra bir bakacaksın ki tam 7. dakika da bahçenin giriş kapısının önüne Drone C34 robot kollarıyla sıkı sıkı tuttuğu pastayı getirecek ve teslim alacaksın. Bu arada da Drone sana diyecek ki;' İyi ki doğdun, iyi ki doğdun, doğum günün kutlu olsun'. Drone'un üzerinden bir kaç tane çok güzel minik havayi fişek patlayacak ve her tarafa konfetiler saçılacak. Ayrıca bir de Drone sana ayrı küçük bir kutunun içinde minik de bir doğum günü hediyesi verip öyle ayrılacak.
Bütün bu anlattıklarımı baba ağzından çok keyifli bir masal gibi dinleyen oğlum, önündeki yemeği yememek için de güzel bir bahane ile sofradan kalktı ve gitti. Aslına bakacak olursanız, şu anda teknolojisi geliştirilmekte olunan Nesnelerin İnterneti de bu anlattığıma çok benzeyen bir ilke ile işleyecek. Tabi günlük yaşamdaki nesnelerimize öyle özellikler, öyle kabiliyetler katacak ki, biz bile şaşıracağız. Anlatımım da sürekli ödemelerin IOTA kripto-para ile yapıldığını söyledim. Tabi bu böyle olacak ama tabi ki de sadece o para birimine bağlı kalınmayacak. Yaklaşık 10-15 yıldır teknoloji takipçilerinin de bildiği gibi akıllı ev konsepti yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Elbette şu an çok pahalı bir teknoloji olduğu için müteahhit'lerimiz bunları bize satmakta çok da başarılı olamıyorlar. Bu tip evler bizim bütçelerimizi anormal derecede aşan cinsten şeyler olarak ortaya çıkıyor.
Akıllı evler muhteşem şeyler, Sabah sizi tatlı bir müzikle uyandıran, perdeleri otomatik olarak açan, kahvaltınızı önünüze kadar getiren, kendi kendini temizleyen, kendi bina bakımını kendi yapabilen, yaşadığınız odaya göre ısı, ışık nem oranını kendisi organize edebilen ve daha bir çok şey yapabilen bir evden bahsediyorum. Eskiden yapay zeka o kadar da ümit bağlanan bir şey değildi. Daha doğrusu realizasyonu ile ilgili sıkıntıların olduğu bir dönemdi. O nedenle akıllı evi akıllı yapabilmek için çok uzun uzun algoritmalara dayalı yazılımlar yapılmak zorunluluğu vardı. Ama artık öyle değil. Artık yazılımların kendisi de akıllı olmaya başladı. Nasıl yani derseniz. Şöyle: Öyle bir yazılım düşünün ki aslında yazılım gerekliliklere göre kendi kendini programlıyor. Hatta öyle ki, o bir kod, ortada hiç yazılım mazılım yokken, durduk yere kendini programlayarak yoktan bir yazılım ortaya çıkartıyor. Daha da ötesi, tıpkı biz insanlar gibi, etrafındaki dünyayı tanıyor, öğreniyor ve çok çok kısa zamanda etrafında ona problem teşkil edebilecek şeylere karşı yeni alt-yazılımlar üreterek bu sorunların üstesinden geliyor. İşte böyle bir yapay-zeka'yı akıllı evlere entegre ettiğiniz zaman, artık oturduğunuz şey bir akıllı ev değil, yaşayan bir organizmaya dönüşmeye başlayacaktır.
'Internet Of Things'in de bence, ileride hedeflediği ana konsept bu. Yani akıllı bir ev, araba ya da her hangi başka bir şeyi yapay zekaya uygun bir hale getirmek gibi bir emeli olduğunu düşünüyorum. Akıllı bir evin kendisi ana bir santral diyebileceğimiz ve çok yüksek işlem kabiliyetine sahip bir bilgisayar tarafından yönetiliyor olabilir. Ama bu çok merkezi bir şey. 'Internet Of Things' tarzı bir teknoloji ile böyle merkezi bir santral bilgisayar'a bağlı olmadan, evin her bir nesnesini internet vasıtasıyla birbirine ağ şeklinde bağlayarak akıllı hale getirebilirsiniz. Yani akıllı perde, akıllı sandalye, akıllı kombi, akıllı buzdolabı vb. gibi. Böylelikle ev, integrasyonu bozulsa bile aslında koca bir internete bağlı küçük küçük akıllı nesnelerden oluştuğu için kaybedilen hiç bir şey olmaz. Siz aslında hala daha akıllı bir konseptle birlikte yaşıyorsunuz demektir. Aslında daha da somut bir şekilde şunu söylemek istiyorum: Belki çok çok pahalı koca bir akıllı evi satamazsınız ama bir akıllı halı ile bir akıllı ocağı satabilirsiniz!
Ama bu noktada 'Yiğidi öldür fakat hakkını yeme prensibiyle' tüm samimiyetimle şunu belirtmek zorundayım. 'Nesnelerin İnterneti' teknolojisi şu haliyle de gelecekte de süper bir teknoloji olacaktır. O kadar iyi düşünülmüş ki, geçmişte çevrilen ve günümüzü anlatan futuristik bilimkurgu filmlerinin senaryolarını boşa çıkarmamaya ant içmiş gibi duruyor. Başlığımda her ne kadar IoT'u kötüleme potansiyelimi kullanacakmışım gibi görünüyor olsa da aslında öyle bir niyetim elbette yok. Hatta yapılan ve üretilen bu teknolojiye hayranlığımı göstermek boynumun borcudur. Bu noktada da size çok kabaca 'Internet of Things' teknolojisinin nasıl çalıştığını da sıkmadan anlatmam lazım:
Diyelim ki bir sandalyeniz var ve bu sandalyeye o gün içerisinde kaç kişinin oturduğunu size söylemenizi istiyorsunuz:
1.) Sensör Aşaması
Bu aşamada Sandalyenin bilimum yerlerine yerleştirilmiş olan sensörlerden gelen bilgi sandalye tarafından algılanarak kaydediliyor ve gateway'e gönderiliyor.
2.) Gateway Aşaması
Gateway, alınan bu verilerin bir şekilde derlenip toplanarak ve düzenlenerek nereye gönderileceklerine karar veriyor ve o nesne için çok önemli. Gateway gerekli regülasyonu yaptıktan sonra belli ağ adresleri üzerinden verileri bildiğimiz bulut ağına gönderiyor.
3.) Bulut
Bulut üzerine onlarca şey yazılan-çizilen müthiş bir ağ alanı. Hemen hemen her şeyin gerekli olan her şeyi indirebileceği ya da yükleyebileceği çok korkunç devasa bir internet harddiski gibi düşünün. İşte buradaki özel adresteki kütüğe sensörümüzün bilgileri kaydediliyor.
Sonra da istemci (yani biz) tarafından istediğimiz her an, herhangi bir yerden bu verileri kütük halinde çekip okuyabilme şansımız oluyor.
Yapay zeka teknolojisinin insanlığın ocağına incir dikmesini konu alan Terminatör filmlerinde bütün bu yapay zekanın ve yapay zekaya sahip robot ve cihazların koskoca bir ağ tarafından birbirleriyle haberleşerek milisaniyeler içerisinde karar alarak dünyayı nasıl kuruttuklarını bildiğimiz bir yapı vardı. Sky-net . Yanlış hatırlamıyorsam oradaki Sky-net'i yine bir şekilde insanlar kendi elleriyle inşa etmişlerdi. Bir şirketti diye hatırlıyorum. Lütfen yamuluyorsam düzeltin. Şimdi yukarıda anlattığım bunca şeye baktığınızda sanki bizler de şu anda yavaş yavaş Sky-net'i kendimiz oluşturuyormuşuz gibi görünmüyor mu sizce de? Yorum size ait.
Öncelikle keyifle okuduğumu belirtmek isterim.
IoT'un geleceğin bir parçası olacağı kaçınılmaz. Amerikada açılan insasız Amazon mağazaları ise bunun aslında çok bir yakın gelecek olduğu bize gösteriyor. Yapay Zeka öncelikle kalifiye olmayan insan gücü ihtiyacının yerine geçecek. Bu da, şu anda ülkelerin popülasyonlarını korumak ve arttırmak amacıyla izlesikleri politikaları anlamsızlaştırıyor bence. Artan popülasyon büyük bir işsizlik ve kaosu getirecektir tüm dünyada. Zamanla belirli noktalarda kalifiye insanlar da yerlerini yapay zekaya bırakmaknzorunda kalacak. İnsanın en önemli görevi ise yönetmek olacak bu durumda. Robotların insanlara savaş açacacağı senaryolarını ise şimdilik geçersiz görüyorum. Çünkü insan ve robot arasında en önemli fark insanın rasyonel olmayan tarafları ve duyguları. Robotlar bir gün sevgi, öfke, hırs, hayal ve metafizik düşünceler gibi kazanımlar elde etmediği müddetçe, her zaman insanoğluna hizmet edecektir.
Beğendiğiniz için çok memnun oldum. Yorumlarınızın büyük bir çoğunluğuna katılıyorum. Son cümlelerinizde belirttiğiniz yapay zekalı robotların insanlıkla en azından şu an savaşacağı kısmı bence de çok mantıklı değil elbet. Fakat irrasyonel dediğiniz diğer şeyler yani duygu ve hislerin kazanımında da bizden çok geri kalmayacaklarını düşünüyorum. Bir yerlerde okuduğum bir makalede duyguların da mantık tabanına oturmuş düşüncelerle aynı yapısal bütünlüğü olduğu yazıyordu. Benim bu noktada yorumum şöyle; mantıklı bir düşünce ve duygu arasındaki fark nörolojik süreçlerin ilerleme formatındaki farklılıktan başka bir şey değil. Yani bir düşünce de nöronlardaki biyokimyasal bir süreçken, örneğin üzülmek gibi bir duygu da nöronlardaki bir biyokimyasal süreç. Yalnızca hangi tip nöronda ne şekilde bir kimyasal tepkime gerçekleştiği bakımından birbirinden farklılaşıyor. Dolayısıyla hem mantıki hem hissi tüm prosesler sinapslarda gerçekleşen ve daha da önemlisi neden-sonuç bağımlı gerçekleşiyor.
evet hocam, bence de bu duyguları edinme gerçekleşirse (olamayacağını iddia etme gibi bir lüksüm yok) insanoğlu için sıkıntı büyük, ama yeni bir türün hakimiyetiyle yeni bir dünya demek olacaktır bu. bu duyguların çoğu biyokimyasal bir süreç ve hormonlar tarafından sağlanıyor, yine de insanlar tarafından müdahale edilmedikçe bir robotun bu sistemi gerçekleştirmeye yöneleceğini şimdiki bilgilerimle örtüştüremiyorum. Ayrıca tüm bunların yanında hırs, kıskançlık ya da hayal gibi süreçler ve en önemlisi ego nasıl oluşabilir bir robotta, ondan da emin değilim. Ha bunları insan müdahalesi olmadan edinirlerse zaten haketmişlerdir :) Bir de psikiyatr biliminde uzmanlaşıp, kendi duygusal sıkıntılarına çözüm yaratmaları gerekecek tabii. Aslında bu duyguları edinirlerse robottn ziyade üst versiyon bir nevi insan olacaklar :)))
Hah işte şimdi o son söylediklerinle tam da bundan sonraki günlerde deruni bir biçimde incelemeyi ve yazmayı düşündüğüm yazı dizilerinin mention’unu yaptın 😀
Süpermiş :)) Merakla bekliyorum. 👍
keyifle, tek seferde okudum. konu çok ilgi çekici, robotların öğrenme ve yeni kodlar oluşturabilme becerilerini çok tehlikeli buluyorum (bknz: hal 9000, 2001 a space odyssey). doğaçlamalarının ve kararlarının arkasındaki temel dayanağın-motivasyonun ne olacağı çok iyi kurgulanmalı. asimov'un robot yasalarının da ötesinden bahsediyorum. öğrenen bir mekanizma varken, kontrol edilebilir direnç noktasından bahsedemeyiz. misal westworld dizisinde androidlerin duygularının kaynağı ve bir şeyler hissedebilmeleri detaylıca sorgulanmıştı. kodlarının ötesine geçip, kendi kaderlerini yazma doğrultusunda uyanışa geçen android karakterler vardı misal.
robotların iç çekişmeleri ve potansiyel tehlikeleri yanında, insan elinin onları tehlikeli bir enstrümana çevirme ihtimali de hiç az değil. tıpkı black mirror dizisine uygun bir senaryo ile akıllı ev sistemi'nin bilerek manipüle edilerek, ev sahibinin cinayetine kadar gidebilecek olaylar görebiliriz.
diğer bir önemli nokta da, bu kadar artan işsizliği dünya güçlerinin nasıl kontrol edeceği durumu var. insanları çalıştırmadan dönen bir dünyaya alışık değiliz. yeni sanat akımları mı doğacak, toplumsal kaos mu izleyeceğiz, doğa iyiden iyiye tükenecek mi, dünya dışı koloni yerleşimleri başlayacak mı vs.. bu soruları arttırabiliriz.
güzel konu, muhabbeti hiç bitmez. o yüzden ben de bir resteem edeyim de keyfimiz yerine gelsin :)
Resteem ve güzel yorum için teşekkürler. Her şeye karanlık distopik pencereden kötümser olarak bakmak da doğru değil. Toz pembe gözlüklerin bize verdiği o rahatlatıcı konfor alanı da iyi değil. Yapay zekanın bizlere getireceği o kadar çok şey var ki. İnsanlığın (iyi anlamda) varoluşsal durumu yeni baştan yazılabilir. Yapay zeka, her şeyden önce zekadır bir kere. Bir şeyin zekasından söz etmeye başladıysak potansiyel bir bireyselleşmeyi de her an için beklemek durumundayız. Çünkü hür irade konusu gün yüzüne çıkmaya başlayacaktır o durumda. Sizin 'kontrol edilebilir direnç noktası' diye tabir ettiğiniz şeyin, bir nokta mı bir sınır mı, kontrol edilebilir bir şey mi yoksa hiç hissettirilmeden empoze edilebilecek bir şey mi olduğunu hiç bir şekilde bilemeyiz. Buradaki tek şansımız robotların da doğadaki neden-sonuca tabi olacağıdır. Yani önceden tahmin edilebilirlik ya da hesaplanabilirlik gibi bir avantaj elimizde olacaktır. Ama bizi çok çok zorlayacağı kesin. Bu arada bu konudaki filmlerden bahsetmişken lütfen bakınız:
https://www.imdb.com/title/tt0407362/
oooo, bir kaç bölüm izlemiştim cnbc-e zamanlarında, sonra yarıda kalmıştı. abim "bana güzel bir dizi önersene" diye sorduğunda "battlestar galactica'yı izle" demiştim. sonra o hastası oldu çıktı, ben hala daha izlicem.
kontra açıklamalarına da hak verdim, bu tarz yorumlar, soru-cevaplar zihin açıcı oluyor. teşekkürler.
Bu yazı Curation Collective Discord Sunucusunda küratörlere önerilmiş ve manuel inceleme sonrasında @c-squared topluluk hesabından oy ve resteem almıştır.
This post was shared in the #turkish-curation channel in the Curation Collective Discord community for curators, and upvoted and resteemed by the @c-squared community account after manual review.
@c-squared runs a community witness. Please consider using one of your witness votes on us here
Geçmişte izlediğimiz bilim kurgu filmlerinin şimdi gerçeğe dönüştüğünü az çok görüyoruz terminatör filminde olduğu gibi
Oğlunuzla kurduğunuz diyaloglar da yakın zamanda olacaklar arasında, yapay zekalar dronlar sky net ler hepsi yavaş yavaş hayatımızın bir parçası haline gelecekler bu kaçınılmaz bilim teknoloji ilerledikçe anlattıklarınızı gerçekten yaşayacağız
Elinize sağlık hocam keyifle okudum çok yaratıcı bir düşünce ile yazılmış bir post Harika
Çok teşekkür ederim @baycan! Beğenmenize çok sevindim ☺️