İsimsiz Kitap.. ( Bir zamanlar yazıp basamadığım bir kitap ) 2/4
()
Ne diyeceğimi bilemedim. Bütün gece yazı yazdı resim çizdi. Deli gibi aralıksız. Sabah hiç uyumadan aldı beni gittik dokuz buçuktaki randevuya. Sekretere randevumuz olduğunu söyledik. Hemen içeri aldı bizi, Esaslı Kız’ın talimatı varmış. İçeri girdiğimiz de ikimizde şaşırdık. Sema’da oradaydı. Esaslı Kız ayağa kalktı elini sıktı Bizim Oğlan’ın ve bana selam verdi. “Merhaba sevgili dost. Sana zarar verilmemesi için elimden geleni yapacağım.” dedi. Şaşırdım, mantarım tıpalı olmasa ağzım açık kaldı diyeceğim. Bir iki muhabbet ve çayın ardından şık giyimli, uzun saçlı, uzun sakallı, göbekli bir amca girdi içeri. Herkesin ayağa kalktığını görünce Delikanlı’da ayağa kalktı. Sema gayet samimi hareket ediyor Hikmet Amca diye hitap ediyordu. Sonradan anladık Esaslı Kız’ın babası ve bana çok zarar vermeden içimdekileri çıkartacak olan amca olduğunu. Bu amcada beni eline aldığında “OooOoo merhaba güzel şey. Demek senin içindekileri çıkartacağız. Korkma sana zarar vermem. Çocukluğumdan beri camcılık yapıyorum. Gerçi emekli olduk ama yine de yapıyoruz işte. Bazı özel istekleri kıramıyoruz.” diyerek kızına laf çarpıttı küçük. Benimle dışarı çıktığında amcayı tebrik ettim, elini sıktım. Harika bir kız yetiştirdiği için ki benimde kızım olsaydı bende böyle bir kız isterdim herhalde. Hee bir de kızdım amcaya ufaktan. Kızına laf çarpıttığı için. Onun davasını da beni keserken anlattı. Nereden bilebilirdim bu şekilde ortaya çıkacağını. Neyse…
Amca işleri çabucak halletti. Kesti, kağıtları aldı ve beni tekrar yapıştırdı. En ufak bir acı dahi hissetmedim, harbiden işinin ehliymiş. Beni kızının ellerine teslim edecek sandım ama doğrudan Delikanlı’nın eline tutuşturdu ve kulağına “Şanslı hergele” diye fısıldadı. Masanın başköşesine oturtuldum.
Yemeğe gittik, yine başköşedeydim. Yemeğin ortasında Sema bir çığlık attı. Endişelendik, hatta garsonlar koştu bir şey mi oldu diye. Akıllımın aklına fikir gelmiş meğer. Bir de gülerken “Kendimi Arşimet gibi hissettim Eureka Eureka diye bağırasım geldi ama burada yapmayım dedim” dedi. Harbi çatlak kız ya. Esaslı Kız her zaman ki sakin tavrıyla- ki bu tavrına hayran kalırım- aklına gelen fikri sordu. Hınzır bir gülüşle “Kitabı niye şarap şişesi şeklinde basmıyoruz? Hatta kitabın adını bile buldum. Gemicini Yardım Çağrısı. Nasıl?” dedi. Bu kız beni şaşırtmayı çok iyi başarıyor ya. Dedim ya arada sinirimi de bozuyor fakat takdir etmek gerekir ki teklifi gayet yaratıcı. Esaslı Kız kitabın şeklini beğendi de adı pek aklına yatmadı. Bizim Oğlan’da pek beğenmedi kitabın adını. Esaslı Kız isim türetmeye başladı, sesli düşünüyordu: “Şarap Kokan Şiirler, Şişedeki Aşk,… gibi gibi” Delikanlı yemeği bırakıp iki güzel kadına baktı. Düşüncelere daldı ve bir başka “Eureka Vakası” daha yaşadık. Yine herkesin gözleri bize döndü. Meraklı gözlerle bakan iki kadın aynı anda sordu “Ne buldun?” Esaslı Kız’daki sakin tavrın aynısını takınan Bizim Oğlan cevap verdi: “Sensizliği Paylaştığım”. Delikanlı yine konuşturmuştu sanatını. Masadaki iki güzel kadın hayran hayran baktılar Bizim Oğlan’a. Uzun bir sessizlik oldu. Sessizliği bozan Esaslı Kız “Bu kadar büyük nasıl sevebildin? Ya da nasıl hala sevebiliyorsun? Zamanında bende sevdim ama ne seninki kadar büyüktü ne de ihtişamlı. Sevdiğim adamlar da beni böyle sevemedi. O kadın salakmış” diyerek müsaade istedi tuvalete gitmek için. Çantasını alıp tuvalete gitti. Esaslı Kız masadan kalınca Sema Bizim Oğlan’ı “Lan oğlum bu kızla aranı yapayım mı? Bak iyi kızdır seni de onu da iyi tanırım. Bak ufak tefek sana bakışlarında bir şeyler seziyorum” deyip dürtüklemeye başladı. Delikanlı mırın kırın etti tabi tam ondan beklediğim gibi. Demeyeyim demeyim dedim de zorladı yani. Sığır bu çocuk harbi… Muhabbete dalıp Esaslı Kızı unuttular. Baya da olmuştu gideli. Sema kontrol etmeye gidecekken Esaslı Kız geldi masaya. Daha yoğun bir makyaj yapmıştı. Ağlamış herhalde. Üzüldüm fakat aklıma Sema’nın dediği de takılmadı değil yani. Gerçekten de Bizim Oğlan’dan hoşlanıyor mudur ki? Esaslı Kız masaya oturduğunda gözlerinin içine bakan Delikanlı “Bana soruyorsun nasıl bu kadar büyük sevdin diye. Büyük sevmek ya da büyük sevilmek bir marifet değil ki. Esas marifet iki tarafında büyük olması. Sevgi de biter aşk gibi. Sonsuz değildir. Bitti işte ona olan sevgim ama izleri var hala ve daha uzunca bir sürede olacak. Beni ben yapan izler olarak. Peki sen küçük olduğunu söylediğin aşklarından ne saklıyorsun büyük ceplerinde?” dedi. Sema’nın yüzü değişti “ne diyor bu salak, kızın üzüldüğünü görmüyor mu?” der gibi baktı. Esaslı Kız başını önüne eğdi. Hiçbir cevap vermedi. Masaya sessizlik hakim oldu bir süre. Sema ortamdaki gerginliğini bölmek için konuşmaya kalkıştığı sırada Bizim Oğlan tarafından susturuldu. Delikanlı “Dur, dağıtma konuyu; bunun konuşulması gerektiğinin farkında değil misin? Susarak ya da görmezden gelinerek sorunlar yok olmaz. Sonra biraz önceki gibi bir durum olduğunda tüm neşeli ortam kaybolur gider. Benim umurumda değil neşeli ortamın kaybolması falan, alışığım ben. Fakat peki sen içine ata ata daha ne kadar dayanabileceksin? Bağırmak mı geliyor içinden bağır! Kırmak geliyorsa kır! Bu restoranda herkes bize baksın kime ne! Çok sakin ve sessiz bir kadınsın. Peki ya içindeki fırtınalar? O fırtınalı denize kim açılmayı göze alabilir ki? Kim direnebilir o hırçın dalgalara? Seni tanıdığını zanneden tüm insanlara soralım senin için ne diyecekler? Ben söyleyeyim sana ‘güçlü kadın’ diyecekler. Bana sorarsan sadece güçlü görünen bir kadınsın. Fırtınalarının hırçın dalgalarına dalgakıranların bile dayanamıyorken nasıl güçlü olabilirsin ki?” diyerek cüzdanını çıkartıp masaya bir miktar para bıraktı. Elinden tutup Esaslı Kız’ı dışarı çıkartırken Sema’ya onları beklememesini ve bir derse ihtiyacı olduğunu söyledi. Zavallım çatlak kız bir şey bile diyemeden öylece kaldı.