Serin bir ilkbahar sabahı, kuş sesleri eşliğinde uyandım, bir de mahallenin çapkın "mart kedisi"'nin sesi. Hiç durmadan miyavlıyordu. Dayanamadım, bu soğukta aldım içeriye. Artık yakacak odun da kalmamıştı, bir şekilde ısınmalıydım. Ne demişler "Mart kapıdan baktırır; kazma, kürek yaktırır" misali aldım duvardan "Salvador Dali"nin resmini attım sobaya. Mart kedisi ile beraber biraz ısınmaya çalıştık. Sessizliği bozmak adına açtım radyoyu ve en sevdiğim klasik müzik kanalını. "Mozart" eşliğinde sobanın karşısında oturup bir "Sigara" yaktım. Kuru bir öksürük tuttu, attım sobaya. Şu bahsettikleri "elektronik sigara"dan almak lazım dedim kendime. Derken bir baş dönmesi, sanırım bayılıyorum....
Gözlerimi açtığımda sis, duman içerisinde bir silüet gördüm.
-"Peri" mi bu? diye sordum kendime.
Meğer şoktaymışım, sobanın karşısında uyuya kalmışım ve ufak çaplı bir yangın çıkmış. Kendimi "KOAL" ekibinin ellerinde buldum. Teşekkürler KOAL.
Son...
Bir Hikaye;
hikâyen çok iyi olmuş, bize söyleyecek söz bırakmamışsın neredeyse:))
ama benim salvador dali'nin resmini sobaya atmasaydın yazık olmuş:))
Yok yok atmadım, adı üstünde hikaye 😀 biraz farklı yaklaşayım dedim yorum etkinliğine 😅
çok iyi olmuş:))