Masumlar Mezarlığı: Catacombes de Paris
Eyfel Kulesi, Louvre Müzesi, Notre-Dame Kilisesi gibi sembolleşmiş yerlerin dışında gizemli ve ürkünç sayılabilecek bir müzeyi hatta sanat galerisi olarak nitelendirebileceğimiz bir yeri keşfedeceğiz. Keşfimiz sıradanlığın hayli uzağında olan bir yer.
Fransızca kökenli olan Catacombes kelimesi yeraltı mezarlığı anlamına gelir. Catacombes’ın hikayesi Ortaçağ’a kadar dayanıyor. Şu an bir sanat galerisi olarak ziyaret edilen Catabombes aslında zaruri bir ihtiyaç üzerine oluşmuştur. Fransa’da etkisini yitiren Paganizm yerini Hıristiyanlığa bıraktığında bu durum cenaze işlerini de doğrudan etkilemiştir. Pagan inanışta cesetler yakılıyorken Hıristiyanlık inancı gömülmelerini beraberinde getirmiştir. Bu değişim Fransa’da büyük sıkıntılara yol açmıştır. Cenaze gömme kültürünü ve tekniğine aşina olmayan Fransızlar mezarlıklarının dolması ve salgın hastalıkların artmasıyla korkunç bir krizin eşiğine gelmiştir. Her geçen gün kriz yumağı haline gelen cenazeler için çözüm yolu bir yeraltı mezarlığı kurmakta bulunmuştur. Artık kullanılmayan bir taş ocağına kemikler on beş ay boyunca durmaksızın, yalnızca geceleri çalışılarak taşınmıştır. Paris’in tüm mezarlıklarındaki kemikleri taşıma işlemi 1814 yılına kadar sürmüştür. İlgi çekici nokta ise kemiklerin inci gibi, adeta görsel bir zevk oluşturması için düzenlice dizilmiş olmasıdır. Bu büyüleyici ambiyansın karşısında kendinizi ürkütücü bir hayranlığın ortasında bulmanız işten bile değil. Elimde buna dair bir bilgi olmadığı halde bu mekanın birçok kişiye esin kaynağı olduğuna inanıyorum.
Girişte 1700’lerde yaşamış olan Fransız şair Jacques Delille’nin “Dur ölümün imparatorluğu burası!’’ satırları karşılar. Bu karşılamanın sarsıcı, iz bırakıcı ve sizde yeni duygular uyandırıcı olduğu kanaatindeyim. Giriş kısmını geçtikten on beş dakika sonra yeraltı mezarlığına ulaşıyorsunuz. Kısa yolculuğunuzda size ünlü düşünür ve şairlerin ölümle ilgili sözleri eşlik ediyor. Kafatasları ve kemiklerle oluşturulmuş sembollerin de sırrı hala çözülememiştir. Mezarlığın alelade oluşturulmadığını sanıyorum ki bu bilgilere dayanarak bunu söylemek yanlış olmaz. Bu dar ve boğuk dehlizler klostrofobisi ve kalp rahatsızlıkları olanlar için önerilmiyor. 280 km’lik bu taş ocağının 1,7’lik kısmında 6 milyon iskelet istirahat ediyor. Bu kemiklerin arasında Charles Perrault (Kırmızı Başlıklı Kız, Çizmeli Kedi ve Külkedisi masallarının yazarı), Jean de La Fontaine (Fabl yazarı), Simon Vouet (Ressam), Salomon de Brosse (Lüksemburg sarayını tasarlayan mimar) gibi ünlü isimler de bulunuyor. 1867 yılında halka açılan bu mekan Vandalizm ve birkaç kafatası ve kemiğin çalınması üzerine 2009’da Ekim’den Aralık’a kadar kapatılmış iyileştirmeler ve güvenlik önlemleri alındıktan sonra tekrar ziyaretçi almaya başlamıştır. Günümüzde de ciddi turist kitlesine sahip olan Catacombes hala dehlizlerinin çözülmemiş sırlarıyla dolu. Ölümü bir sanat eseri olarak önünüze sunan bu müze aynı zamanda orada bulunan altı milyon insanın bizden hiçbir farkı olmadığını, bizler gibi yiyip içtiklerini, bizler gibi sevdiklerini, ağladıklarını veya güldüklerini vurguluyor. Altını çizdiği en önemli şey ölüm farkındalığı oluyor. Tıpkı eski şehir kalıntılarının, tabak çanakların, lahitlerin sergilendiği müzelerdeki gibi bize anlatmak istediği salt gerçeğin savunucusu, akmasına engel olamadığımız geçip giden zamanın farkında olmamız fikriyatını içimizde yeşertmesidir.
Güzel bir paylaşım olmuş. Bu mekanda geçen As Above So Below isimli filmi öneririm.
teşekkür ederim izlememiştim, izleyeceğim.