Pazar sendromu

Evet yalnış okumadınız bende pazartesi yerine pazar sendromu var nedense pazar gününe tatil gözüyle hiç bakamadım. Koşturmacası bol, yapılması mecburi görevlerle dolu, zamanın bir o kadar hızlı aktığı sıkıcı birgün, benim için pazarın anlamı bu..
Pazar günü denince çocuklugum ve sadece iki güzel şey gelir aklıma biri olmazsa olmazı anne eli değmiş uzun sohbetler eşliginde kalabalik (4 kardeş +ebeveyler) kahvalti sofraları ve star tv de her pazar akşamı yayınlanan parlıament sinema kulubu yabanci film kuşağı bizler o efsane dönemin şanslı çocuklarıydık.. Bunu belirtmeden geçemeyeceğim 😊

Sahi Jeneriğindeki müziğini hatırlayan varmı? ilk ezberlediğimi sandığım yabancı şarkıdır kendileri, sandığım diyorum çünkü nakarat kısmına anlamsız benzetmeye çalıştığım kelimelerle eşlik ediyordum. Merak edenlere Carla Bonoff'un "All my life"

Nerede kalmıştık 😊 Gün boyu süren koşturmaca ödevler biter, banyolar yapılır sıcacık sobanın en yakınındaki koltuğa geçilir çay ve çekirdek eşliğinde heyecanla beklediğimiz filmi izlemeye başlardık.Aksiyon ve macera filmlerini sevdiğim için unutmadımğım aklımda yer etmiş bende kalan filmlerden bazılarını sizlerle paylaşayım

Tango & Cash

Teldeki Kuş

Indiana Jones Kamçılı adam

Ne kadar aksiyon seviyorum desemde bu filmi es geçemem en unutulmaz film Hayalet (Patrick Swayze /Demi Moor)

Sabırsızlıkla bekler izlerdik saat 12 olmadan film biter bir sendromun daha sonuna gelirdik.

Şuan devam eden ise sadece sendrom ve o kadar kalabalık olmasada kurulan sofralar keyifle yapılan kahvaltılar.
Yazarken daldan dala kondum biraz ama pazar demek karmaşa demek değilmiydi zaten, yazımda güne uygun oldu 😉
İyi haftalar..

@originalworks