3D Faciası ve Arz Talep ilişkisi
Bildiğiniz uzere:
Bir esintidir geldi geçti.
Avangart bir rüzgar gibi.
Şiirimi, her arz edilen teknolojik süs bitkisini talep etmesi gerektiğine inanan dostlara ve kimi zaman kendime bile ithaf etmek durumunda kalıyorum.
Peki, bizi düşünmekten alıkoyan ve kanımızı donduran bu bilinçsiz alışverişin sorumlusu kim ve nedeni ne?
Bilim adamları bu konuda diye girmiycem ve biraz da yer alti edebiyatı fanzinlerinin serbestliğine ayak uydururcasina katlederek yazicam bu defa.
Gökten düştü 3 elma diye bir cümle ile karsilasmissinizdir. İşte son 20 yıldır gökten o kadar cok şey düşmeye başladı ki önceden 3 elmayi paylaşmaya çalışırken şimdi hangi sıraya girsem diye düşünmekteyiz. Sosyal medya akımları. Dönem dönem hepimizi saran çeşitli uygulamalar. Yani hepsi için kobay olmayı kabul etmiş ve hepsi için siraya girmiş durumdayız.
Bu durumu ele almanın dolayısıyla da genele hitap eden genel sözler söylemenin bir faydasi yok. Fakat sorduğumuz soruya cevap da vermek durumundayiz.
İlk olarak düşünmekten alıkoyuluyor muyuz?
Cevap: Hayır!
Örneğin: başlıkta belirttiğim gibi 3D bir tv almak derdiyle bir mağazaya girdiniz. İlk karşılaşacağınız şeyin birbirine yakın fiyatlarda, 200 tl aralıklarla, giderek artan özellikler içeren ürünler olduğu açıktır. Bu durum, 2500 TL'den başlayan alış gücünü yine sizin bilinçli bakış açınız dahilinde 4500 TL'ye cikartacak ve dayanılmaz bir hal alan bir alış gücü gereksinimi doğuracaktır. Çünkü ürün üreticileri tarafından düzenlenen sistemin yapılanması böyle. Ve asıl önemli olan, biz bunun FARKINDAYIZ.
Tüketici cemiyeti olan bizler, üretmemenin acizligi içerisinde, üreticilerin üretimlerinin arasından seçim yaparken, en doğru olani satın almak üzere araştırma üretiyoruz. Bu araştırmalar da kendimizi afedersiniz bir bok sanmamiza ve gönül rahatlığıyla alışverişin keyfini çıkarmamiza neden oluyor.
Şuan burayı bile tüketmekteyiz, doğru mu?
Bunu size bırakayım.
Ama şunu da söyleyeyim, biz tüketiciler multidisipliner olmak üzerine koşullanmakta olduğumuz bu dönemde bize dayatılan becerilere sahip olmak için çabalarken yani bu konuda bilgi ve beceri üretimi yaparken, bir defa gelmis olduğumuz yaşamın kendi payımıza düşen kısmını başkalarının etkisi altına girerek yaşarsak, bu acı ve ikinci elden bir yaşam değil midir?
Değildir.
Nedeni ne?
Oldukça basit.
Çünkü sosyal varlık olmak doğada tek başına yaşayan bir insanın bile hayvanlarla iletişimini belli bir alan içerisine hapseder. Egzistansializmin yapisalligi gereği canlı obje subje ilişkisinin ötesinde yaşar. 3D bir cihazın dayatilmasi varlığımızın kanıtı olduğu kadar karşı durusunuzun veya tavrınizin sınırlarını belirler.
3D bir TV'den nerelere geldik!
Aslında düşündüğüm şey sadece nasıl yaşanılır bu dünyada? Bu konudaki düşüncelerinizi merak ediyorum.
Uyum sorunsalı, karşıt görüşlü bir duruşun hangi yapısal çerçeve içinde var olabileceği???
Siz de okuduysaniz, yorumlarınız ile bana katkıda bulunabilirsiniz.
Teşekkürler.