Onca felaketin ardından hayata tutunmaya çalışmak - Tomi
- Bölüm (1):
Güneşli bir salı sabahında, bütün o acıların artık bittiği düşünülürken birdenbire bir ses duydu Tomi. Duyduğu bu ses evin arka bahçesindeki garajdan geliyordu. Tomi yavaşça arka bahçeye doğru yöneldi, bahçeye çıktığında ilk başta yüzüne vuran soğuk içini ürpertti ama merakına yenik düştü. Küçük adımlarla bahçede yürürken adeta zaman geçmiyor ve ses gittikçe daha da yükseliyordu. Tomi garaj kapısına geldiğinde ses dayanılmaz bir hal almaya başladı ve iki eliyle kulaklarını kapatmak zorunda kaldı. Garaj kapısını açmak için yeltendiğinde anahtarı yanına almadığını fark etti ve hemen koşarak evden anahtarları almaya gitti. Tomi geri döndüğünde ise ne ses vardı ne seda. Her şey normal görünüyordu ama o yine de garajın kapısını açtı ve içeriye girdi. İçeride hiçbir gariplik yoktu ve sesin nereden geldiğini anlaması imkansızdı. Şaşkınlık içinde eve dönerken karnının acıktığını fark etti ve kahvaltı hazırlamak için mutfağa yöneldi. Mutfaktaki duvar saatine baktığında saatin sekiz buçuğa geldiğini gördü ve geç olmadan çıkıp odun kırması gerektiğini hatırladı. Tomi’nin bugün yapacak çok işi vardı. İl önce odun kırması, kendi başına inşa ettiği serasına çürüyüp çürümediğinden emin olmadığı birkaç çeşit sebze tohumu ekmesi ve banyo yapabilmek için yürüyerek yaklaşık yirmi dakika mesafedeki yağmur deposundan su getirmesi gerekiyordu. Kahvaltı ettikten sonra odun kırmaya başladı ve bu iş neredeyse tüm gününü aldı çünkü hava çok soğuktu ve Tomi’nin yeterince kalın kıyafetleri yoktu. Yeni kıyafetler bulmak için keşfe çıkması gerekiyordu, her tarafta bulunan o yıkık dökük, içerisinde ceset bulunan ve leş kokan evlerden ne kurtarabilirse ona kâr gözüyle bakıyor ve her dolaştığı evden çıkarken gözleri doluyordu. Kim bilir belki bir gün her şey yoluna girecek ve normal bir yaşam sürebilecekti, mağazalardan yeni kıyafetler alıp eski kıyafetlerini çatı katına kaldırabilecekti. Bunlar güzel hayallerdi ama bunlardan önce öğrenmesi gereken çok önemli bir şey vardı: Acaba Tomi’den başka hayatta kalan var mıydı? Bunu bilmek için çok uğraşması gerekiyordu ama öncesinde kendi belini doğrultması lazımdı, henüz içinde bulunduğu kasabadan dışarı çıkmamıştı ve dünyanın geri kalanıyla ilgili hiçbir bilgi edinememişti. Çok yazık. Koskoca bir dünyada tek başına olduğunu düşünmek ve hayatta kalmaya çalışmak, hayatta kalmaya çalışırken ise bu uğurda günlerce çabalayıp yeni bir yaşam alanı inşa etmek yalnız bir kişi için oldukça zordur. Tomi bu zorluğun üstesinden gelebileceğini içten içe biliyor ve buna tüm kalbiyle inanıyordu ama bazen durup düşündüğünde, eğer bu koskoca dünyada tek başına kaldıysa elinden ne gelebilirdi ki? Nereye kadar çabalayacak ve nereye kadar yaşayabilecekti? Bu zehirli ve korkunç düşüncelerden kaçmak için Tomi her zaman uğraşacak bir şeyler bulmayı bilmişti. Tomi kırdığı odunlardan birkaçını alarak eve girdi ve sobasını yaktı. Karnı çok acıkmıştı. Yıkık dökük marketlerden bulduğu konservelerden birini açtı ve tüm günün yorgunluğuna değecek bir iştahla sobanın yanında yemeye başladı. Tüm gün odun kırıp yorulmuş olmasına rağmen aklındaki merakı giderememişti. Tomi sabah duyduğu sesi düşündükçe tırsıyor ve aklını kaybedecek gibi oluyordu. Tüm gece korkudan uyuyamadı. Sabahın ilk ışıkları yavaş yavaş günü aydınlatırken Tomi uyuya kaldı. O uyurken soba sönmüş, karnı acıkmış ve rüzgâr çıkmıştı. Tomi öğlene doğru gözlerini açtın ve saate baktı. Saatin öğleyi geçtiğini görünce kendine kızdı ve telaşla bir şeyler atıştırıp dışarıya çıktı. Öyle ya tohum ekmesi ve eski yağmur deposundan su getirmesi gerekiyordu. “Bir gün daha erteleriz.” Diye düşündü Tomi. Rüzgâr çok sert esiyordu ve o yağmur deposuna gitmeyi gözü kesmemişti. Ne olurdu ki biraz daha yakında olsaydı? Tomi serasını samanlığın içerisine inşa etmişti ve işi olmadığı zamanlarda samanlığın kapısı her zaman kilitli olurdu. Samanlığa gitti, içeriye girerken seraya baktı ve iç çekerek: “Umalım da tohumlar çürümemiş olsun.” Dedi. Tomi yalnız kaldıktan sonra hep çoğul konuşmaya başladı çünkü bu konuşma şekli ona bazen yalnız olduğunu unutturuyordu. Unutması gereken o kadar şey varken en azından bunu unutması işini biraz da olsa kolaylaştırıyordu. Tomi hangi sebze tohumu olduğunu bilmeden tohumları özenle toprağa ekti. Sera çok büyük değildi ama yine de Tomi’nin umutlarını daha şimdiden yeşertmeye yetmişti. Tomi yavaş yavaş samanlıktan çıkarken havanın usulca kararmaya başladığını fark etti ve yağmur deposundan su getirme işini ertesi güne bıraktı, eve girdi ve sobayı yaktıktan sonra karnını doyurdu. Öyle ya, yiyecekleri de kısıtlıydı ama bu soğuk havada hayatta kalabilmek için yemeğini fazla kısıtlamıyordu. “Bir gün daha.” Dedi Tomi. Bir gün daha beklemesi gerekiyordu temizlenmek için. Depodan getireceği suyu yalnızca banyoda değil, aynı zamanda içmek ve tohumlara vermek için de kullanacaktı. Ertesi sabah Tomi kahvaltısını edip eline iki tane yirmişer litrelik eski plastik bidonu alarak yola koyuldu. Saat dokuzu biraz geçiyordu ve hava kapalıydı. “Umarım yoldayken yağmur yağmaz.” Diye düşündü Tomi. Eğer o yoldayken yağmur yağarsa, boşu boşuna güne yorularak başlamış olacaktı. Evde duruyor olsa bir şekilde yağmur suyunu depolayabilirdi ve yorulmasına gerek kalmazdı. Islanmak da cabası! Tomi geçen sabah duyduğu kulak ağrıtan sesi düşünerek yoluna devam etti ve bir süre sonra yağmur deposuna vardı. Tomi deponun merdivenlerini hızlıca çıktıktan sonra bidonlardan birini tam depoya daldıracakken bir şey fark etti. Deponun içinde yüzen cansız bir karga vardı. Tomi ölü kargayı çıkarmaya çalıştı ama başaramadı. Hemen sinirle aşağı inip bir çırpı buldu ve kargayı çıkarmak için tekrar uğraşmaya başladı. Birkaç dakika sonra kargayı çıkardı ve “Senin burada ne işin var tüm suyu kirlettin! Düşecek başka yer mi yoktu?” Diye sitem etti. Sinirli genç iki bidonu da suyla doldurduktan sonra havaya güvenerek, deponun temizlenmesi için kapağı açtı ve depodaki tüm suyu boşalttı. “Nasıl olsa hava kapalı, mutlaka bugün yarın yağmur yağacaktır.” Diye geçirdi içinden. Daha sonra kenarda duran ölü kargaya gözü takıldı ve kargayı eline alarak: “Sen görürsün karga efendi! Seni köpeklere yem etmez miyim ben şimdi?” Diye kargaya söylendi. Söylenmesine söylendi ama gerçeğin farkına varması çok sürmedi. Etrafta ne zamandır hiç kedi köpek görmediğini fark etti. İçini bir hüzün kapladı, gözlerinden akan birkaç damla yaşı silip deponun kapağını kapattı ve içi dolu bidonlarını alarak eve doğru yola koyuldu. Ölü kargayı deponun yanında bırakmıştı. O kadar sinirlenmişti ki onu toprağa gömmeye bile tenezzül edemedi. Eve vardığında hemen sobayı yaktı ve bidonlardaki suyu güğümlere boşaltarak sobanın üzerine kaynaması için bıraktı. Bu kaynatma işlemini genelde akşamları sobayı yaktığı zaman yapardı ama bu defa farklıydı, ölü kargadan dolayı suyun derhal temizlenmesini istedi. Tomi’nin yapacak işi kalmadığına göre kendine zaman ayırabilirdi. Kasabadaki yıkık dükkanlara ve evlere giderek biraz erzak toplamaya karar verdi. Eğer birkaç tane de kalın kıyafet bulabilirse değmeyin keyfine! Üzerindeki kıyafetler çok ince değildi ama kış kapıdaydı, her koşula hazırlıklı olmak gerekiyordu onun için. Ne de olsa kendine yardım edebilecek veya hastalandığında ona bakabilecek kimsesi yoktu. Tomi akşam olana kadar birkaç ev ve bir tane kulübe gezebilmişti sadece. Evlerden birinde işlemeli eski bir çifte, içi dolu bir fişeklik ve iki kutu fişek buldu. Tomi çifteyi eline alıp birkaç dakika iyice inceledi ve daha sonra kutuları ve fişekliği de alarak evden çıktı. Hafiften yağmur başlamıştı ve gök gürlüyordu. Eve dönüş yolunda genç delikanlı tüfeği elinde incelemeye devam ediyordu ve öğrenmek için içine bir tane de fişek yerleştirmişti. Ani bir gök gürlemesiyle birlikte Tomi korkudan tetiğe bastı ve yanlışlıkla tüfeği ateşledi. Tüfeğin ateşlenmesiyle daha çok korkup yere düştü ve ayağını burktu. O kadar şanslıydı ki saçmalardan hiçbiri kendine isabet etmemişti. Tomi şokun etkisi geçene kadar yerinden kıpırdayamadı ve şok etkisi geçtiğinde yavaşça doğrulup eşyalarını aldı ve topallayarak eve vardı. Eve varınca ilk işi tüfeği elinin her an değmeyeceği bir yere koydu ve bulduğu erzakları mutfağa yerleştirdi. Ayağını burktuğu için ertesi gün erzak aramaya gidemeyecek ve mecburen evde oyalanması gerekecekti. Ertesi gün ayağının ağrısı hâlâ devam ediyordu ve yerinden bile zar zor kalkıyordu. Birkaç günü evde, gerekmedikçe yerinden kalkmayarak geçirdikten sonra ayağı yavaş yavaş eski haline dönmeye başladı ve Tomi ayaklandı. Ayağa kalktıktan sonraki ilk birkaç gün uzak yerlere gitmemeyi tercih etti ve çoğunlukla odunları samanlığa taşıdı. Olaylardan sonra hiçbir yerde elektrik olmadığı için Tomi’nin günü hava karardığında bitiyordu. Sonbahar mevsiminde olduğu için hava erkenden kararıyor ve günü hızlıca sona eriyordu. Kış tam kapıya ayak basmadan önce Tomi’nin fazlasıyla erzak ve odun toplaması, bir an önce de evin yakınlarında bir yere su deposu yapması gerekiyordu. Genç delikanlı bu işlerle uğraşmaya başlamış ve bir buçuk ayını bu şekilde geçirmişti.
Kış iyiden iyiye kendini hissettirirken, Tomi samanlığı odunla doldurmuştu. Bu bir buçuk aylık zamanda bir yandan çalışıyor bir yandan da ektiği tohumların yeşermesini bekliyordu ama tohumlardan hiçbir cevap gelmiyor, toprak bile kıpırdamıyordu. Günler geçerken genç delikanlı inşa etmeye çalıştığı su deposunu bitirmeye iyice yaklaşmıştı. Samanlığın hemen yan tarafına inşa ettiği su deposunu samanlığın çatısından akan yağmur suları besleyecekti, üstelik depo dolduğunda ağzını kapatmak için bir kapak ve aşağıdan su çekebilmek için açılıp kapanabilen bir delik bile yapmıştı. Bu deliği bezle sıkı sıkı sarılmış tahtadan bir tıpa ile kapatıyordu. Şimdilik her şey güzeldi ama erzak konusunda biraz eksiklik vardı. Artık kar yağmaya başlamadan önce her gün kasabaya iniyor, yiyebileceği ne varsa topluyor ve çiftesini de yanından asla eksik etmiyordu. Günler böyle geçmeye devam etti ve ilk kar taneleri bir süre sonra gökyüzünden düşmeye başladı. Artık kar yağışlarının başlamasıyla Tomi evden çıkmaz olmuştu ve bir kışı böyle geçirmeye kararlıydı. Erzak toplarken bulduğu kalın kıyafetleri giyiyor, canı sıkıldıkça evde küçük odun parçalarını oyuyor, evin içinde spor yapmaya çalışıyor ve buğulu penceresinden kar yağışını seyrediyordu. Bir kış böyle geçti. Sonbaharda iyice çalışmış, bir karınca gibi biriktirmiş ve bunun mükafatını da kış aylarında almıştı. Kışın bitmesine yakın artık evden çıkmaya karar verdi ve en kalın kıyafetlerini giyip, kışın kurcalayarak kullanmayı iyice öğrendiği çiftesiyle birlikte etrafta gezmeye başladı. Genç delikanlının yüzünde artık sert bir ifade vardı ve istemsizce kaşlarını çatıyordu. Öyle ya tek başına olduğunu bilmek, kendi kendini geçindirmek ve bütün bir kışı evde tek başına, kendini tanıyarak geçirmek onu iyice olgunlaştırmış ve daha sert biri haline getirmişti. Ama yine de yüzündeki gülümsemesi kaybolmamıştı ve en son birkaç ay önce gördüğü yerleri gezerken gülümsüyordu. Tomi etrafı yeniden keşfederken eskiden su aldığı yağmur deposuna kadar gelmişti. Birdenbire durdu ve bakakaldı. Susuzluğunu giderdiği, yolunda o kadar ter döktüğü eski su deposu ağır geçen kışa dayanamamış ve kendini yere bırakmıştı. Tomi derin bir nefes aldı ve kıştan önce kendine bir su deposu yaptığı için şanslı olduğunu düşündü. Eğer o depoyu yapmamış olsa belki de bu manzara onu mahvedecekti. Neyse ki Tomi kendi şansını yaratmayı iyi biliyor…
Eğer buraya kadar okuduysanız çok teşekkür ederim :) bu veya bunun gibi güzel hikayelerimi paylaşmamı isterseniz yorum yazarak, beni takip ederek veya resteem yaparak bunu gösterebilirsiniz. Umarım beğenmişsinizdir :)
Hoşgeldiniz 🤗 Kaleminiz çok iyi tebrik ederim. Bence güzel işler yapacaksınız burada
teşekkür ederim :) umarım güzel paylaşımlar yaparak zaman geçirebilirim :)
Merhaba hoş geldiniz. Yazınız güzel fakat size tavsiyem paragraflara bölerek yazmanız. Mobilden giriş yaptığımızda uzunca bir yazı var. Paragraflara bölmek hatta ara başlıklar koymak hem görsel açıdan güzel görünür hem de okuyucuyu sıkmaz okuma isteği olur 😊
tavsiyenizi dikkate alıcam, çok teşekkür ediyprum yorumunuz için :)
Çok güzel yazmışsınız tebrikler 👏 Bunun gibi güzel hikayeleri paylaşırsanız severek okurum 😊
tabi paylaşmaya devam etmeyi düşünüyorum teşekkür ederim :)
Vaoov süper kaliteli bir gönderi olmuş 🙏🙏 Tominin hayatıda güzelmiş 😊
çok teşekkürler 😊 😊
Hikaye yazmak başlı başına yetenek. Emeğinize sağlık. Parçalara bölerek de paylaşabilirsiniz. Bölümler halinde hikaye paylaşanlar görmüştüm. Hoş geldiniz:)
hoşbuldum teşekkür ederim 😊 hikaye yazmayı seviyorum ve burada başka kişilerin okuyup fikir belirtmesi beni daha da heveslendirdi, umarım burada daha birçok hikayemi paylaşırım zaman içinde 😊
Motive olmanıza sevindim.Bekliyoruz:)
Steemit' e hoş geldiniz.
Hikaye çok güzel. Paragraflara ayırıp bir de Pixabay gibi yerlerden ücretsiz fotoğraflardan zenginleştirebilirseniz çok daha iyi olur.
yorumunuz ve eleştiriniz için teşekkür ederim 😊 daha sonraki paylaşımlarımı bunları dikkate alarak yapıcam 😊😊
Hikaye yazma konusunda bir tecrübem yok ama okurken keyif aldım 😊tominşn sonraki günlerde ne yapacağını merak etmeye başladım. Bir sonraki hikayeyi de sabırsızlıkla bekliyorum. Bu konuda tecrübeli birini tanıyorum 🙏umarım iyi veya kötü eleştirilerini sizin için yapacaktır.murat abi bilim kurgu alanında hikayeler yazan, şuan satışta kitapları olan deneyimli bir yazar 🙏 @bilimkurgu
hikayeyi beğenmeniz beni çok mutlu etti, umarım hikayenin devamında da beğenmenizi sağlayabilirim,🙏🏻 iyi veya kötü tüm eleştirilere açığım, kendimi geliştirebilmek için bu konularda bilgili olan kişilerden eleştiri almayı çok isterim, çok teşekkürler 😊 ayrıca hikayenin bir sonraki bölümünü de okuyabilirsiniz onu da dün paylaştım
En kısa zamanda okuyacağım devamını da 🙏😊