#TheDiaryGame - Club100 - Taşı Toprağı 'Altınşehir' İstanbul

Taşı toprağı 'altın' olarak nitelendirilen şehirdir İstanbul.
Yani öyle derler. Peki ama taşı toprağı altın şehir olarak belirtilen İstanbul'un, ismi Altınşehir olan semtinin durumu nasıl? Uzun yıllardır İstanbul Başakşehir ilçesindeyiz. Bu kısımları genelde hep etaplarla var oldu. Fakat yakın semti Altınşehir ise hiçbir zaman İstanbul'un yüzü olamadı. Hep arka mahalle olarak kaldı. Yatırımlar etrafında döndü ama Altınşehir'e neredeyse hiç uğramadı. Neredeyse dememin sebebi de artık büyük bir iştahla taşı toprağı yiyip de doymayan inşaat sektörü yavaş yavaş, beslendiği hayvanların kalan son küçük yavrusuymuş gibi Altınşehir'e de göz dikmeye başladı. Tabi çok fazla da yapılmıyor sebebi ise Küçükçekmece gölünün etrafında olan bu ilçe, eğer yapılırsa Kanal İstanbul güzergahı üzerinde yer alıyor. Yani bir yandan da ileride yıkılması muhtemel olan binaları yapmak istemiyorlar.

Altınşehir. Aslında uzunca bir süre buradan geçen lağım kanallarından dolayı ağır bir kokusu vardı burada Altınşehir köprüsünün alt kısmı. Bu yüzden buralara pek yerleşim olmuyordu, hatta geçerken bile kokudan rahatsız oluyorlardı. Çok uzun bir süre devam eden bu durum yakın zamanda biraz çözülebildi. Kanalın lağam kokusu sadece geniş alanda, yakın kısmında ev veya iş yerleşimi yoktu. O yüzden sadece araçla geçişlerde rahatsız ediyordu. Altınşehir ilçesinden çok fazla geçmişimdir şimdiye kadar, etrafta 40 hatta 50 katlı binalara yakın yerler kurulmuş ve bu inşaat kıskacı kendini gösteriyor.

İstanbulda yaşamak zor, gezmek kısmen kolaydır. İstanbul, gezince güzeldir. Sizlere paylaşımını yaptığım Altınşehir ilçesi; sıkıntılı veya zor bir ilçe değil. Aksine mahalle şeklinin hakim olduğu, sakin ve kendine özgü bir yer. Bir nevi Anadolu ilçeleri esintisi ve yerleşimi var. Yol kenarındaki firmalar kendi ürünlerini dükkanlara dizmiş, kepçeler, kamyonlar yolda duruyorlar.

Taşı toprağı altın şehir hayallerini kuran şehir burası işte. Levent Kırca'nın; Taşı Toprağı Altın Şehir isimli bir filmi var. Bin dokuz yüz seksenlerde çekilmiş bir film. Köyünde, tarımla uğraşan, kendi topraklarını ekmeye çalışan bir aileyi anlatıyor. Filmin başında; toprağını kendi vücut çabalarıyla ekmeye çalışan aile ve diğer tarafta traktörle ekimini çok hızlı ve rahat bir şekilde halleden başka bir köylü var. Levent Kırca: kendisi ekmekte çok zorluk çektikleri için traktöre özeniyor ve ailesiyle konuştuktan sonra hep birlikte Traktör almak için İstanbul yolunu tutuyorlar. Tabi, İstanbul bildiğimiz İstanbul. Her ne kadar tüm İstanbul uzmanları ve İstanbul sevdalıları, İstanbul'u güzel bir kadına benzetselerde, bu güzel kadın birçok kişiyi sefalete sürüklemiştir.

İstanbul hepsini yutuyor. Karısı; temizliğe gittiği evde ki kadına özenip daha süslü bir hayat için başka bir adamla kaçıyor. Büyük oğlu güzel ve sadık bir çalışan olmak için çalıştığı kişinin kötü işlerine bulaşıyor ve hayatını kaybediyor. Küçük oğlu ise sokak hayatına giriyor ve birisini bıçakladığı için hapse giriyor. Ve en son güle oynaya geldikleri Taşı Toprağı Altın Şehir'den sadece l Levent Kırca, üzgün ve elindeki traktörü kaybetmiş olarak ayrılıyor.

Herkes farklı hayallerle geldi bu şehire. Okumak isteyen de sevdi, çalışmak isteyende. 2010 yılından beridir İstanbuldayım. Bu şehir gezince güzeldir. Aslında yaşarken zorluğunu çekmek birazda bizim bahanemizdir. Çünkü zorluğa sebep olan İstanbul'u seviyorum diyen herkesin İstanbul'da trafiğe çıkması. Kimseyide suçlayamayız. Herkes bir amaç uğruna çıkıyor yollara. Birçok yerleşim şekliyle yüksek seviyeye ulaşmış ilçede, daire başına iki araba düşüyor. Ve bunlardan kat be kat fazlası toplu taşıma kullanıyor. Herkesin kendine özgü bir arabası olduğunu düşünsenize.

İstanbul; dünyanın en güzel ama herkesin hayatını ya sefalete ya da haram zenginliğe sürükleyen kadın.

Paylaşımlara #club100 olarak devam ediyorum. Yaşadığım şehir olan İstanbul üzerine gidiyoruz hep. İşte İstanbul, bize bile ekmek çıkarmaya çalışan bir şehir.

Tüm fotoğraflar kendi telefonumdan çekilmedir.