BALBU’YA MEKTUPLAR – AHLAR (BİR)
Ah Balbu, nasıl yorgunum nasıl tükendim bilemezsin. Evlerin girişlerindeki paspaslar gibi hissediyorum kendimi, her geleni neşeyle karşılayan ama hep geride bırakılan.
Sanırım gün geçtikçe bedenim iflasın eşiğine geliyor, düzensizliğin yan etkisi olmalı bu. Kabul, hiçbir zaman düzenli bir hayatım olmadı, ne evimde bir düzen var ne ailemde, ama bu kez her şey tuzla buz olup dağıldı, bardaktan boşanırcasına yağan yağmur gibi yağdı, kardan önce yağan iri taneli dolu gibi yağdı tepemden aşağı.
Dağılıyor, tüm hayatıma kurmaya çalıştığım o düzen dağılıyor. Ne dünümü kontrol edebiliyorum, ne bugünümü ne de yarınımı. Balbu, boğuluyorum. İnsanlar bana bir şeyler dikte ettikçe ben boğuluyorum. Ciğerlerime çektiğim hava zehir oluyor sanki bana, haram ediliyor, yanıyorum.
Çok şey istiyorlar benden yapmak istemediğim, yapmak istemediğim çok şey. Kimse için yapmak istediklerimden vazgeçmek istemiyorum. Kendi halime bırakılmak istiyorum, bu özgürlük değil, hayır. Bu boynuna tasma misali bağlanmış iplerden kurtulma isteği yalnızca. Bazı vakitler özgürlük bir parça da yalnızlıktır Balbu, ben bunun için ısrar etmiyorum. Ben kendi halime bırakılmak istiyorum. Çünkü özgürlük kendi kararlarını alabilmekse eğer ben bunu zaten yapıyorum. Ben özgürüm, hürüm zaten, ama kendi halime bırakılmıyorum.
İyi ya da kötü ne yaparsam eleştirmek için hazır beklemeleri, benim pes etmemi ağızları açık hırıltılı nefeslerle aç kurtlar gibi avuçlarının içine düşmemi istemeleri, her daim nefeslerini ensemde hissetmek dayanılır gibi değil. Ben zaten hayatla yeterince mücadele ediyorum ve bir de onlarla mücadele etmek… Zaten çok yoruldum Balbu, zaten pes etmeme çeyrek kaldı. Gücüm, kuvvetim tükeniyor.
Biliyorum Balbu, senin nasıl olduğunu biliyorum. Seni hissediyorum. Seni anlıyorum.
Balbu, sesin bana huzur veren tek şey şu sıra, seni dinlemek beni rahatlatıyor olan onca şeye, mevcut durumlara rağmen. Omuzlarıma binen o yük bir nebze olsun hafifliyor kimi zaman. Sanki ağırlığımın onlarca katı bir yük taşımıyormuşum gibi omuzlarımda gevşiyorum seni dinlediğim vakit. Belki yüzsüzce, belki hadsizce gelecek sana bu, ama senin hakkında düşünmek de bana ihtiyacım olan huzuru veriyor.
Ah Balbu, çok yalnız hissediyorum kendimi, ve engelleyemiyorum, senden şefkat gördüğümü, senin tarafından usulca okşanıp sevildiğimi düşünerek bu histen kurtulmaya çalıştığımı sana itiraf etmeliyim. Şu günlerde bunu hayal ediyorum.
Seni biliyorum Balbu, sakinliğini, o harika sesine rağmen sükunete bu denli düşkün olmanı anlıyorum. Abarttığımı düşüneceksin belki ama ben senin sessizliğini duyabiliyorum.
Bir yanım bunları asla görmeyecek dese de içten içe biliyorum ki okuyacaksın bu yazdıklarımı. Ve ben bunu bilmeyeceğim hiç, olsun bilmemem daha iyidir diyerek teslim olacağım kaderime çizilmiş olana.”