Paranormal Hayat - İlk Çağırma Seansım 3
Herkese iyi geceler
Öncelikle arka fon müziğinde okumak daha güzel olacaktır diye düşündüm...
Devam ediyoruz ;
Çağırma ritüelini tamamlamıştık, gözler kapalıydı herkesin. Ta ki fincanın hafifçe hareket etmesine kadar... Aniden birbirimize baktık, kameraya alan arkadaş ilk küfürünü etmişti bile. Bu ani hareketlenme ile hafif bi tebessüm almıştı yüzlerimizi, sebebiyse içimizden birisinin hareket ettirdiğini düşünmemizdi.
Nejat, ''sanırım geldi'' dedi. Sıra bendeydi.
İlk olarak masadan ciddiyeti arttırmamızı istedim. Konsantre olup, doğru enerjiyi yaymalıydık varlığın bize daha net ulaşabilmesi için, düşüncem oydu o an. Sessizlik tekrar hakimdi ortama. İlk sorumu sordum.
- Kimlerdensin, adın ne ?
İşte tam bu sırada, gözle görmeden inanılmayacak olaylar başladı. Ben bu cümleyi kurar kurmaz, her bir yanı kapalı olan odada herkes esen rüzgarı hissetti, ve yanan mumların ateşinin yükselmesini de. Kameraman dibimize kadar sokuldu, çekmek istemiyorum dedi yanıma eğilip. ''Gitmen daha sakıncalı şu an'' dedim ve kalmaya ikna ettim, son kez.
Herkes ürpermişti, harfleri kullanarak cevap alamamıştık henüz ancak varlık kendini belli etmişti bize.
İnançsız arkadaşım Cem : '' Lan oğlum bak eğer şakaysa benden çekeceğiniz var, rüzgar ne alaka, niye bunlar nasıl ?'' gibi saçmalamaya başlamıştı ki, masa öyle bir sallandı ki, kaçmamaları için zor ikna ettik Cem ve Tarık'ı. Masanın hareketiyle birlikte o inançsız, veya bu tür şeylere ''safsata'' diyen arkadaşlarım masayı terden göle çevirdiler, yüzleri bembeyaz oldu. Hiç bu şekilde birisinin ter döktüğünü görmemiştim.
- Gönderin gitsin şunu ! Tamam bitsin artık !!!
Diyebildi sadece ve kitlendi çocuk. Konuşamadı fazla ardından. Sakinleşmesini söyledim. İşler kontrolden çıkacaktı belli ki, Nejat'la gözgöze geldik o sırada ve ondan soru sormasını istedim.
O da:
- Neden kendini tanıtmıyorsun, kimlerdensin, inançlı mısın?
Diye soruları sıraladı. Ve başta konuştuğumuz üzere (Bu bölüm gerçekten çok ürkütücüydü) hep bir ağızdan ''Kimlerdensin? Konuş!'' dedik ve fincan hızla dönmeye başladı. Oda serindi ancak birden sıcaklık bastı beni, masa ve fincan da ısınmıştı, o kadar hızlı dönüyordu ki fincan masanın ortasında, ne yapacağımızı şaşırmıştık. Henüz göndermek de istemiyorduk ve ben de bu yüzden konuşmaya başladım.
Eğer bizimle iletişime geçmek istiyorsan, bir an önce cevap ver, harfleri kullan, neden seni çağırdığımızı öğren, yoksa seni göndermek zorunda kalacağız!
Fincan hızla harflere gitmeye başladı bu sefer.
O - Y - N - A - M - A
Bu kelimeyi okuduk peşpeşe doğal olarak, kamera kayıttaydı ve çekim yapan arkadaş titremeye başladı, düşecek gibi oldu, yanıma oturmasını söyledim hemen. Fincan aynı harflere sürekli gidip gelmeye devam ediyordu, ficanı bu hızda hiç bir insan oynatamazdı, başkalarının parmakları da varken hele, kaos hakimdi ortama. Arkadaş çekimi durdurdu, dayanamayacağını ve gitmek istediğini söyledi zar zor. Tarık ve Cem de aynı şekilde ''bırakalım artık başımıza iş alacaz, tamam inandık yetti, oldu mu, mutlu musun? '' dediler. Bu sırada fincan birden durdu. Sakinleşmelerini söyledim. Masa gerçekten göl gibi olmuştu Cem'in terlemesinden dolayı. Çok garip bir andı. Nejat'a döndüm ve '' ne yapalım, gönderebilecek miyiz sence? '' dedim ve bizimkiler iyice kafayı kırdı.
- Sen bize ne dedin? Gidecek dedin, sıkıntı çıkmaz demedin mi ? Ne demek gönderebilecek miyiz lan kafa mı buluyosun adamla ? ( Sonrası korkuyla gelen ağır küfürler)
Gibi konularla ufak bir tartışma başladı. Vesveseyi vermişti cin demek ki çoktan, o sırada neye sinirlendiğini bile anlamayıp triplere giren Cem, elini fincandan çekip odadan koşarak çıktı. Ardından diğer ikisi de gitti ve Nejat ile fincanın başında kaldık. Sağolsunlar kapıyı da üzerimize kapattılar, kitleselerdi daha iyi olacaktı :).
Ne yapacağımızı planlamamız gerekiyordu o sırada. Halbuki biraz direnç gösterip korkusuzca sorularımızı hep birlikte sorabilseydik, belki de bulunduğum ilk seansta ilginç cevaplar alabilirdik, çünkü bir Cin ile iletişime geçtiğimiz barizdi, görüntüler de vardı zaten.
O ana dönecek olursak, ikimiz de göndermek için, aynı anda dualar okumaya başladık, üzerine bildiğimiz sureleri okuduk ve bazı yapılması gereken şeyleri de yaptık. Tahminlerimize ve belirtilere göre varlık gitmişti, etraf sessiz, rüzgarsızdı, fincan hareket etmiyordu artık.
Ellerimizi çektik. Etrafı toparladık ve yan odaya geçtik. Satışı koyan arkadaşlar birşeyler anlatıyordu yan odadakilere, yanlarına yanaştım, meğersem videoyu izletiyorlarmış. Görüntüler gerçekten oldukça netti, esintinin mumlara etkisi dahil herşey apaçık meydandaydı. O gülen, alay eden adamlar mum olmuştu karşımda, ''bir daha yapmayın böyle şeyler, bak Onur yönetimle görüşmek zorunda bırakma beni'' gibi cümleler kuran tiplere dönmüşlerdi.
Neyse bu tarz ufak sürtüşmelerden sonra olay tatlıya bağlandı, herşey unutuldu kısa bir süre için, batak, ihale derken sabaha yakın vakitte (3:30 civarı) odaya geçtik uyumaya. Tam gün bitti, macera sona erdi, uyuma zamanı diyerek uzandım yatağıma ve... Henüz bitmediğini anladım :)
Bir sonraki yazımda ritüelden sonra yaşadıklarımızı anlatacağım.
wow o odada ben de varmış gibi hissettim bir an, devamını bekliyorum. Gece okumamanızı tavsiye ederim hoş olmuyor alttan gelen bir korku beliriyor :D
çok güzel anılardı :D
Hello, you received an upvote from @steemdunk thanks to @ucmuharfli! Steem Dunk is an automated curation platform that is easy to use and built for the community. Join us at https://steemdunk.xyz